1.Ahlâk hakkında
2.Doğruluk hakkında
3.Hayâ hakkında
4.Rıfk (iyi huyluluk) ve hilm (uysallık) hakkında
5.Kibir ve tevâzu hakkında
Hadis Oku
6.Riyâ (iki yüzlülük, gösteriş, sahte davranış) hakkında
7.Hased (kıskançlık, çekememezlik) hakkında
8.Kanaat hakkında
9.Kezmü'l-Gayz (öfkeyi yenme) hakkında
10.Tevekkül hakkında
11.Hırs hakkında
12.Ana-baba hakları hakkında
13.Çocuk hakları hakkında
14.Karı-koca hakları hakkında
15.Yakınları gözetmek hakkında
16.Müslümanların birbirine karşı görevleri hakkında
17.Gıybet hakkında
18.Komşuluk hakkında
Hadisler
19.Hayvan hakları hakkında
20.Yetimlere iyi muamele edilmesi hakkında
21.Arabuluculuk hakkında
KAYNAKÇA
1. "Allâh İlminden Yansımalarla KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ" AHMED HULÛSİ http://www.ahmedhulusi.org/kuran/
2.Beyhakî, Ebu Bekir Ahmed b. Hüseyin (v. 458 /1066), es-Sünenü'l-Kübrâ, I-XI, Beyrut-1994.
3.Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail (v.256/870), el-Camiu's-Sahîh, I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul-1981.
4.Ebû Dâvûd, Süleyman b. el-Eş’as-es-Sicistânî (v.275/889) es-Sünen, I-VÇağrı Yayınları, İstanbul-1981.
5.Ebû Ya'lâ, Ahmed b. Ali b. el-Müsenna et-Temimi (v. 307/919), MüsnedDımeşk-1973.
6.Hâkim, Ebû Abdullah en-Neysabûrî (v.405/1014), el-Müstedrek alâ's-Sahîhayn, I-II, Beyrut ts.
7.İbn Hanbel, Ahmed b. Muhammed (v. 241/855), Müs-ned, I-VI, Çağrı Yayınları, İstanbul-1982.
8.İbn Hibban, Muhammed b. Ahmed Ebu Hâtim el-Bustî (v.354/965), es-Sahîh, I-XVIII, Beyrut-1993.
9.İbn Mâce, Muhammed b. Yezîd el-Kazvinî (v. 273/887), es-Sünen, I-II, Çağrı Yayınları, İstanbul-1981
10.Malik b. Enes (v.179/795), el-Muvatta', tah. M. FuadAb-dulbâkî, İstanbul-1981.
11.Müslim, Ebû'l-Hüseyn Müslim _ b. Haccâc (v. 261/875), el-Câmiu's-Sahîh, I-VI, Çağrı Yayınları, İstanbul-1981.
12.Nesâî, Ebu Abdurrahman _ Ahmed b. Şuayb (v.303/915), es-Sünen, I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul-1981.
13.Elbanî, MuhammedNasırüddin, Silsiletü'l- Ehadisi'a- Sahiha, I-VIII, Riyad-1995.
14.Taberânî, Ebû'l-Kasım Süleyman b. Ahmed (v. 360/971), el-Mu'cemû's-Sağîr, Kahire ts.
15.el-Mu'cemû'l-Evsat, I-XI, Riyad-1985.
16.el-Mu'cemû'l-Kebîr, I-XXVI, Beyrut-1993.
17.Tirmizî, Ebu İsâ Muhammed b. İsâ (v. 279/892), es-Sünen, I-V, Çağrı Yayınları, İstanbul-1981.
I.Ahlâk hakkında
1. Mâlik (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu duymuş: "Ben mekarim-i ahlakı tamamlamak için ba’s olundum."
(Mâlik, el-Muvatta, Hüsnü’l-Huluk, 8, II, 903)
2. Hz. Âişe (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle söyleyerek, dua ederdi: “Allahümme kema ahsente halkıy, fe ehsin hulukıy.”
"Allahım yaradılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzel yap."
(Ahmed b. Hanbel, I, 403)
3. Ebu Ümâme (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Ben, haklı olduğu hâlde bile çekişmeyi bırakan kimse için cennetin avlusunda bir köşk, şaka da olsa, yalan söylemekten kaçınan kimse için cennetin ortasında bir köşk ve ahlâkı güzel olan kimse için de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim."
(Ebû Davûd, Edeb, 7, V, 150)
4. Mâlikten rivâyet edildiğine göre, Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle demiştir:
Yemen'e vali olarak giderken ayağımı üzengiye koyduğum sırada, Hz Resûlullah 'ın bana son öğüdü şöyle olmuştur: "Ey Muâz b. Cebel! İnsanlara karşı ahlâkını güzelleştir"
(Mâlik, Hüsnü’l-Huluk, 1-2, II, 902)
"En hayırlınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır."
(Mûsiim, Fedaii, 6B, ii/1B1G)
6. Buhârî de şu şekilde rivâyet etmiştir:
"En hayırlılarınızdan biri de ahlâkça en güzel olanınızdır."
(Buhari, Edeb, SB, Vii, B1)
7. Nevvâs b. Sem'ân (r.a.)'dan;
Hz. Rasûlullâh'a iyilik ve günâhtan sordum. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdular:
"İyilik, güzel huydur. Günah, vicdanını rahatsız eden ve insanların duymasından hoşlanmadığın şeydir."
(Müslim, Birr, 45, III, 1980; Darimî, Rikak, 73, II, 628)
8. İbn-i Abbâs (r.a)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Su, buzu erittiği gibi güzel ahlâk da günâhları eritir (yok eder); sirke balı bozduğu gibi kötü ahlâk da ameli bozar.”
(Taberanî, el- Mu'cemu'l-Evsat, No: 854, I, 470)
9. Hz. Ali (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Cennette dışı içinden, içi dışından görülen (şeffaf) köşkler vardır."
Bunun üzerine bir bedevî "Yâ Rasûiuiiâh! Oniar kimier içindir?"diye sordu.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Yumuşak ve tatlı konuşan, yemek yediren, oruca devam eden, insanlar uykuda iken namaz kılanlar içindir."
(TirmizÎ, Cennet, S, iV/6JS)
10. Ebu Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Benim katımda en sevimliniz, ahlâkça en güzel olan ve etrafındakilerle hoş geçineninizdir ki, onlar herkesi sever ve herkes de onları sever. Benim katımda en sevimsizleriniz koğuculuk yapan, dostların arasını açan ve temiz kimselerde kusur arayanlarınızdır."
(Taberânî, Evsat, 7693, VIII/341, 342)
11. Hz. Âişe (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh Efendimiz şöyle buyurdular:
"İmanca mü'minlerin en olgunu, ahlâkı en güzel olup, aile bireylerine karşı en yumuşak ve lütufkâr davranandır."
(Tırmizi İman, 6, V, 9; Darimi, Rikak, 74, II, 629)
12. İbn Abbas'tan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuşlardır:
"Hayırlınız, ailesine hayırlı olanlarınızdır."
(ibn Mâce, Nikah, 50, I, 636)
13. Abdullah b. Amr'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdular: "Hayırlınız, kadınları için hayırlı olanmızdır."
(İbn Mâce, Nikah, 50, I, 636)
14. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kişinin keremi (cömertliği, ululuğu ve bütün iyilikleri) dinidir. Mürüvveti (mertlik ve insanlığı) aklı, hasebi (soyluluk ve asaleti) güzel ahlâkıdır."
(Beyhakî, es-Sünenül-Kübrâ, X, 328, Beyrut, 1984)
15. Ebû Zerr (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh, kendisine hitaben şöyle buyurmuştur:
"Yâ Ebâ Zer, ne tedbir gibi akıl, ne haramdan kaçınmak gibi vera, ve ne de güzel ahlâk gibi haseb olur."
(İbn Hibban, bi Tertibi İbn Belban, Birr, 2, 361, II, 79, Beyrut, 1993)
“Allahümme inniy euzü Bike mineşŞıkakı venNifakı ve suilAhlakı.”
"Allahım... (hakikattan, hatırlatıcı’nın hatırlattığından ve işlevinden) ayrılık (kopukluk), nifak (hakikata iki yüzlülük) ve kötü (beşeri, nefsani) ahlak’tan "B"nin mânâsı kapsamınca sana sığınırım"
(Nesâî, Sünen, İstiaze, 21, VIII, 263-264)
17. Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan;
Hz. Rasûlullâh, Cebrail'den, Allâhu Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
"Muhakkak şu (İslâm Dîni) benim razı olduğum bir dindir. Ona ancak cömertlik ve güzel ahlâk yaraşır. Sahibi bulunduğunuz müddetçe bu dîni, bu iki huy ile güzelleştirip şereflendirin (takviye edin)."
(Taberânî, Evsat, No: 8915, IX, 424, 425)
18. Hz. Âişe (r.a)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Şerrinden dolayı insanların kendisinden sakındığı kimse, insanların en şerlilerindendir."
(Mâlik, Hüsnü'l-Huluk, 4, II/903, 904)
19. Ebu'd-Derdâ (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kıyâmet gününde (ameller tartılırken) mü'minin mizânında güzel ahlâktan daha ağır (gelecek) bir şey yoktur. Şüphesiz ki Allah Teâlâ, kötü huylu, çirkin sözlü kimseleri sevmez."
(Tirmizî, Birr, 62, IV, 362)
20. Câbir (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Benim katımda en sevimliniz ve kıyamet gününde meclisime en yakınınız, ahlâkı en güzel olanınızdır. Sizden en sevmediğim ve kıyamet gününde meclisimden en uzakta kalacak olanlar: Kibirli kibirli ağız eğerek gösteriş için lûgat parçalayan ve çok konuşan kimselerdir."
(Tirmizî, Birr, 71, IV, 370, İbn Hanbel, IV, 193)
21. Ebû Zerr (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh bana şöyle buyurdu:
"Nerede olursanız olun, Allah'a karşı gelmekten sakının ve kötülüğün peşinden hemen iyiliği yetiştirin ki, onu silip yok etsin. Ayrıca insanlarla güzelce geçinin."
(Tirmizi Birr, 55, IV, 355; Darimî, Rikak, 74, I, 719)
22. İbn Abbas (r.a.)'tan; Hz. Rasûlullâh, Eşecc Abdül-Kays'a şöyle buyurmuştur:
"Sende Allahu Teâlâ'nın sevdiği iki (güzel) meziyet vardır: Onlar da hilm (yumuşak huyluluk) ve teenni (düşünceli, temkinli hareket)dir."
(Tirmizî, Birr, 66, IV, 366, 367)
23. Ebû Hüreyre (r.a.), Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Mü'min ülfet eden (insanlarla iyi geçinen) kişidir. İnsanlarla iyi geçinmeyen ve kendisi ile geçinilmeyen kişide hayır yoktur."
(Ahmed b. Hanbei, ii, 4, 5, SS5, 94S6)
24. Abdullah b. Amr (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu işittim:
"Müslüman, güzel ahlâkı sayesinde Allâh'ın emirlerini yerine getirip devamlı oruç tutanlar derecesine yükselir."
(Taberanî, Evsat, No: 3150, IV, 102-103)
25. Hz. Âişe (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh 'ın şöyle dediğini işittim:
"Mü'min, güzel ahlâkı ile (fazla) oruç tutup (fazla) ibadet edenin derecesine erişir."
(Ebu Davud, Edep, 7, V/149)
26. Ali b. Ebî Taib (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Mü'min, güzel ahlâkı sebebiyle gece ibâdet eden ve gündüz oruçlu bulunanların derecelerine erişir."
"Kişi, güzel ahlâk ile geceyi ibadetle geçiren ve savaş meydanlarında şiddetli susuzluktan ciğeri yanan kimsenin derecesine ulaşır."
(Mâlik, Hüsnü’l-Huluk, 6II/904)
2S. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyuruyor:
"Allâhu Teâla, kişiyi güzel ahlâkı ile (fazla) namaz kılan ve (fazla) oruç tutanların derecesine yükseltir."
29. Ebû Ya'lâ'nın Enes'ten rivâyetinde şu ilave vardır: "Mü'minlerin imanca en olgunu, ahlâkça en güzel olanıdır."
(Taberanî, Evsat, IV, 3892)
30. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Allâhu Teâlâ, İbrahim (a.s.)'a şöyle vahyetti:
"Halilim (Dostum)! Kâfirlere karşı olsa da ahlâkını güzelleştir ki, iyilerin girdiği yere giresin. Ahlâkını güzelleştiren kimseyi, Arşımın altında gölgelendirip cennet sularından içireceğimi ve onu civarıma yaklaştıracağımı vâdettim."
(TaberanÎ, Evsat, No: 65G2, Vii, 261)
31. Ebu'd-Derdâ (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"(Kıyamet günü) mü'minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz.İnsan, güzel ahlâkı ile (fazla) namaz kılıp (fazla) oruç tutanlar derecesine yükselir."
(Tırmizi, Birr, 63, IV, 363)
32. Ebû Dâvûd da muhtasar olarak:
"Mizanda, güzel ahlâktan daha ağır gelecek hiçbir amel yoktur."
(Ebu Davud, Edeb, 7, V, 150)
33. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kul, güzel ahlâkıyla oruç tutan ve namaz kılanların derecesine ulaşır."
(Taberan Evsat, 62J9, Vii, 154)
34. Ebû Zerr (r.a.)'den:
"Can ve gönülden iman eden, kalbini her türlü fenalıktan temizleyen, dili doğruyu söyleyen, gönlünü hoş tutup hâline râzı olan, ahlâkını düzelten (güzel) sözleri dinleyip ibret nazarı ile bakan kurtulmuştur."
(İbn Hanbel, V, 147)
35. Safvan b. Süleym'den; Hz. Rasûlullah buyuruyorlar ki:
"Bedene kolay ve hafif gelen ibadeti size bildireyim mi? Susmak ve güzel ahlâk sahibi olmaktır."
(İbn-i Ebi'd-Dünya, Kitabu's-Samt, No: 27, 48, Beyrut, 1988)
36. Ebû Hüreyre (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullah'a; İnsanların, cennete girmelerine en çok vesile olan şeylerden sorulunca, Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allah'tan korkmak ve güzel ahlâktır."
İnsanların cehenneme girmelerine en çok sebeb olan şeyler sorulunca da, Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu: "Ağız ve tenâsül uzvudur (üreme organıdır)."
(TirmizÎ, Birr, 62, iV, S6S)
37. Abdullah b. Amr (r.a)'dan; Hz. Rasûlullah 'ın şöyle buyurduğunu işittim:
"Benim katımda en sevimliniz ve kıyamet gününde meclisime en yakın olanınızı size haber vereyim mi?"
Bunu iki veya üç defa tekrar buyurdular. Ashab "Evet, yâ Resûiuiiah", dediler.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Ahlâkça en güzel olanınızdır."
(İbn Hanbel, II, 185)
38. Ali b. Hüseyin b. Ebî Tâlib (r.a.)'den; Hz. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Kişinin İslâmi güzelliklerinden biri de (mânâsız, faydasız) ve kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir."
(Mâlik, Muvatta, Hüsnü'l-Huluk, 3, II, 903)
39. İbni Mes'ûd (r.a.); Hz. Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Mü'min; insanları kötüleyen, lânetleyen, kötü söz ve çirkin davranış sergileyen kimse değildir."
(Tırmizi Birr, IV, 350, 48; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 405, 416)
40. Abdullâh b. Amr b. el-Âs (r.a)'dan şöyle demiştir:
Hz. Rasûlullâh, sözünde ve işinde çirkin bir harekette ne bulunurdu, ne de bulunmak isterdi ve şöyle buyururdu: "Sizin en hayırlınızdan biri de ahlâkça en güzelinizdir."
(Buhari, Menâkıb, 23, IV, 166)
41. Ebû Hüreyre (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"En hayırlılarınızı size bildireyim mi?" Onlar "Biidiryâ Resûiuiiah"dediler.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Ömrü uzun ve ahlâkı güzel olanınızdır." (İbn Hibban, Birr, 484, II, 234)
42. Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a)'dan:
Muâz b. Cebel (r.a.), (bir yere) yolculuk yapmak istediği bir sırada Hz. Rasûlullâh Efendimiz'e şöyle söyledi: "Ey Allah'ın Rasûlü! Bana öğüt ver."
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Allah'a ibâdet et, O'na hiçbir şeyi şerik (ortak) koşma"
Muâz yine "Ey Allah'ın Rasûlü! Bana öğüdünü arttır" dedi.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"(Bir) Fenâlık yaptığında hemen iyilik yap"
Muâz (yine) "Ey Allah'ın Rasûlü! Bana -öğüdünü- arttır" dedi.
Hz. Rasûlullah şöyle buyurdular:
"Dosdoğru ol, ahlâkın güzelleşsin."
(İbn Hibban, Birr, 524, II, 283)
43. Üsâme b. Şerik (r.a.)'ten; Şerik dedi ki:
Hz. Rasûlullah'ın huzurunda bulunuyorduk. Âdeta başımızın üstünde bir kuş var, onu kaçırmamak için hiç birimiz ses çıkarmıyordu.
O sırada bâzı kimselerin gelerek Hz. Rasûlullah'a "Allah katında en sevgili kullar kimlerdir?" diye sordular.
Hz. Rasûlullah şöyle buyurdular:
"Ahlâkı en güzel olanlardır."
(Taberanî, Evsat, No: 6376, VII, 196)
44. Umeyr b. Katâde (r.a.)'den:
Bir kişi Hz. Rasûlullah'a "Ya Rasûlullah, hangi namazın derecesi daha yüksektir?" diye sordu. Hz. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Devamlı sûrette tam bir huşu (gönül huzuru) ile kılınan namazdır"
Adam "Hangi sadakanın derecesi daha yüksektir?" diye sordu.
Hz. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Darlıkta, az şeyden yapılan infak (hayır yapmak)"
Adam "Mü'minlerin imanca en olgunu hangisidir?"diye sordu.
Hz. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Ahlâkça en güzel olanıdır."
(TaberanÎ, Evsat, No: B119, iX, 5J)
45. Câbir b. Semüre (r.a)'den:
Hz. Rasûlullâh, Semüre ve Ebû Ümâme'nin de bulunduğu bir mecliste idim.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Hayâsızlığın, kendisini hayâsızlığa alıştırmaya zorlamanın İslâmiyette hiçbir yeri yoktur. Müslümanlık bakımından insanların en güzeli, ahlâkça en güzel olanıdır."
(İbn Hanbel, V, 89)
46. Ebû Hüreyre (r.a.)'den, Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Gerçekten siz, mallarınızla insanları (memnun etmeğe) güç yetiremezsiniz. Ancak onları sizin güler yüz ve güzel huyunuz memnun edebilir."
(Ebû Ya'iâ, ei-Müsned, No: 6550, XI, 428, Dımeşk, 1992)
47. Hz. Âişe (r.a)'den; Hz. Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Hiç bir (günah) yoktur ki tevbesi (dönüşü) olmasın. Ancak kötü ahlâk sahibi hariç. Zira o, bir günahtan tövbe eder, döner ondan daha kötüsünü işler."
(Taberânî, el-Mu'cemü's-Sağîr, 1200)
48. Enes (r.a) dedi ki:
Hz. Rasûlullâh, Ebû Zerr ile karşılaştı ve şöyle buyurdu:
"Yâ Ebâ Zerr, sana, diğerlerine nisbeten yükte hafif, mizanda ağır gelen iki güzel üstünlüğü bildireyim mi?" .
Ebû Zerr "Evet Yâ Rasûlullah" dedi.
Hz. Rasûlullâh Efendimiz şöyle buyurdu:
"Güzel huylu olmağa dikkat et ve daima susmayı tercih eyle.Beni yaşatma ve öldürme kudretine sahip olan Allâhu Teâlâ'ya yemin ederim ki, yaratılanlar (Allah katında) bunlar gibi (değerli) bir amel işlememişlerdir."
- Hadisi, Ebü'ş-Şeyh b. Hibban da zayıf bir isnâd ile Ebû Zerr'den şu lafz ile zikretmiştir:
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Yâ Ebâ Zerr, dilde kolay, mîzanda ağır gelen ve yükte hafif olan en faziletli bir ibadeti sana bildireyim mi?"
Ebû Zerr "Evet Ya Rasûlullah, anam babam sana feda olsun" dedi.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Sükûtu tercih et ve güzel ahlâklı olmağa gayret eyle. Sen bunlar gibi (başka bir ibâdet) yapamazsın."
- Ebü'd-Derdâ'dan da şu şekilde rivâyet edilmiştir:
Hz. Rasûlullâh Ebü'd-Derdâ'ya hitâben şöyle buyurmuştur:
"Ey Ebü'd-Derdâ, sana, benzerleriyle Allâh'ın rızâsını kazanamayacağın, zahmeti az, sevabı büyük iki şey öğreteyim mi? Devamlı sükût ve güzel ahlâktır."
(Ebû Ya'lâ, el-Müsned, No: 543, VI, 53)
2.Doğruluk hakkında
1. Muâviye b. EbîSüfyân (r.a)'dan; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
"Doğruluğa yapışın (ondan ayrılmayın), zirâ doğruluk iyiliğe götürür, doğru ve iyilik (sahibleri) ise cennettedir. Yalandan kaçının, zira yalan kötülüğe götürür; yalan ve kötülük (edenler) de cehennemdedir."
(Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, No: 894, 19, 380-381, Beyrut, 1993)
2. Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Doğru ve emniyetli tacir (kıyamet gününde) nebiler, doğrular (sıddıklar) ve şehitlerle beraberdir."
(TirmizÎ, Bûyu', 4, iii, 515)
3. İbn-i Ömer'den şu lâfızla rivâyet edilmiştir. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Güvenilir, doğru Müslüman tacir, kıyâmet gününde şehitlerle beraberdir."
(İbn Mâce, Ticarat, 12, II, 724)
"Doğruluğa yapışın -ondan ayrılmayın- zira, doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de Cennet'e iletir. Kişi doğru söyledikçe, doğruyu araştırdıkça Allah katında doğru yazılır. Yalandan kaçının, zira, yalan kötülüğe götürür. Kötülük de Cehennem'e iletir. Kişi yalan söyledikçe ve yalan peşinde koştukça Allah katında yalancı yazılır."
(Müslim, Birr, 105, III, 2013)
5. Mansur b. el-Mu'temer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Tehlikeyi doğrulukta görseniz de doğruluğu araştırınız, zira kurtuluş ancak ondadır."
(İbn-i Ebi'd-Dünya, No: 449, 264)
6. Abdullah b. Amr (r.a.)'dan, diyor ki:
Hz. Rasûlullâh'ın evimizde bulunduğu bir günde "Gel, sana bir şey vereceğim"diye annem beni çağırdı. Hz. Rasûlullâh, anneme şöyle sordu:
"Çocuğa ne vermek istedin?"
Annem "Hurma vereceğim", diye cevap verdi.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Eğer (aldatıp) bir şey vermeseydin, sana bir yalan günahı yazılırdı."
(Ebu Davut, Edep, 88, V, 265)
7. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse bir çocuğa, gel sana şunu vereceğim der ve sonra da vermezse bu (sözü) bir yalandır."
(Ahmed İbn Hanbel, II, 452)
8. Süfyan b. Abdillah es-Sakafî (r.a.):
Hz. Rasûlullâh'a: "Ey Allah'ın Resûlu! Bana İslâm'ı öylesine tarif et ki, onu bir daha sizden başkasına sorma ihtiyacı hissetmeyeyim" dedi.
Hz. Rasûlullâh da şu cevabı verdi:
"Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol."
(Müslim, İman, 62, 38)
9. Behz b. Hâkim, babası vasıtasıyla dedesi (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söyler, yazık, yazık ona!"
(Tirmizi Zühd, 10, IV, 557)
10. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Üç kimse vardır ki, kıyamet günü, Allah onlar ile konuşmaz, onlara bakmaz ve onları temize çıkmaz. Bunlar için elem verici azab vardır:
1.Çölde fazla suyu olup yolculara vermeyen
2.İkindiden sonra mal satan bir adamdır ki, (müşteri) kendisini tasdik ederek malı alsın diye, aslında öyle olmadığı hâlde, bunu, şuna şuna aldım diye Allah'a yemin edendir
3.Yalnız dünya menfaati için hükümdara biat eden kimsedir ki, hükümdar, arzu ettiğini verirse biatında devam eder, istediğini vermezse biatından döner."
Bir rivâyette de şöyle buyurulmuştur:
"Yalan söyleyerek malına verilmiş miktardan daha fazla verildiğine yemin eden, ve müslümanın malını elinden almak için ikindiden sonra yemin eden ve suyunun fazlasını men'eden (vermeyen) kimsedir. Allahu Teâlâ da ona, "Elinin emeği olmayan şeyin fazlasını men' ettiğin gibi bugün de ben fazlımı (lütuf ve keremimi) senden men' ediyorum" der.”
(Buharî, Ahkâm, 48, VIII, 124)
11. Abdullah b. Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki: "Bize silah çeken bizden değildir."
(Buharî, Fiten, 7, VIII, 90)
12. Câbir (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Her iyi olan şey sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılaman ve kendi kovandan kardeşinin kabına boşaltman iyi olan şeylerdendir."
(Tirmizî, Birr, 45, IV, 347)
13. Abdullah b. Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Dört şey sende olduktan sonra dünyadaki kaybından sana bir zarar gelmez:
1.Emaneti korumak
2.Doğru söylemek
3.Güzel ahlâk
4.Helâl lokma"
(İbn Hanbel, II, 177)
14. Vâle b. el- Eska' (r.a.)'dan:
Biz tüccar idik. Hz. Rasûlullâh, bize gelir ve şöyle buyururdu: "Ey tüccar topluluğu! Yalandan son derece kaçının."
(Taberanî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, No: 132, XXII, 56)
15. Hz. Rasûlullâh'ın torunu Hz. Hasan (r.a.), Hz. Rasûlullâh'tan şu hadisi ezberlediğini rivayet etmiştir:
"Şüpheli şeyleri bırak, şüphe vermeyen şeylere yönel. Zira doğruluk, gönle huzur, yalan ise kuşku verir."
(Tirmizî, Kyâmet, 60, IV, 668)
16. İsmail b. Ubeyd b. Rifâa babası vasıtasıyla dedesi (r.a.)'den rivâyetine göre:
Hz. Rasûlullâh ile mescide giderken alışveriş yapan insanları gördü ve şöyle buyurdu:
"Ey tüccar zümresi!"
(Onlar da) başlarını kaldırdı ve gözlerini Hz. Rasûlullâh'a çevirerek, onu dinlediler. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu: "Tacirler, kıyamet gününde günahkâr olarak dirilecekler. (Bundan) ancak Allah'tan korkanlar, iyilik yapanlar ve doğru olanlar müstesnâdır."
(Ibn Hibbân, Büyu, 4910, XI, 277)
17. Hakîm b. Hizâm (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Alıcı ile satıcı meclisten ayrılıncaya kadar muhayyerdirler. (Yani ayrılıncaya kadar alışverişi bozabilirler.) Eğer ikisi de doğru konuştu, mallarının kusurlarını ve değerini olduğu gibi açıkladılarsa, alışverişlerinde bereket olur. Malın ayıbını ve fiyatını gizlediler ve yalan söyledilerse, alışverişlerinin bereketini giderirler."
(Buharî, Büyu, 19, III, 10)
18. Hz. Ebû Bekr es-Sıddîk (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Doğruluğa yapışın (ondan ayrılmayın). Zirâ doğruluk, iyilikle beraberdir. Doğru ve iyi (olanlar) Cennet'tedirler. Yalandan kaçının. Zirâ yalan, kötülükle beraberdir. Yalan (söyleyen) ve kötülük (edenler) Cehennem'dedir.
(Ibn Hibban, Kitabu’l-Hazer ve’l-Ibaha, No: 5734, XIII, 43)
19. Enes b. Mâlik (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
Benim için altı şeye tekeffül edin (söz verin), size cennet (sözü vereyim) tekeffül edeyim:
1.Biriniz konuştuğu vakit yalan söylemesin
2.Bir va'dde bulunduğunda sözünden dönmesin
3.Kendisine bir şey emânet edildiğinde hıyânet etmesin
4.Gözünüzü (harama) yumun
5.Elinizi (haramdan) çekin
6.İffet ve namusunuzu koruyun."
(Ebû Ya'lâ, 4257, VII, 249)
20. Abdurrahmân b. Hâris b. Ebî Kurâd es-Sülemî (r.a.)'den; şöyle demiştir:
Hz. Rasûlullâh'ın yanında idik, temiz su istedi, elini suya daldırarak abdest aldı, biz de O'nu gözledik, hemen (artan sudan) birer yudum aldık.
Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu:
"Yaptığınız bu şeye sizi ne sevketti?"
"Allah ve Resûlüne olan sevgimiz" dedik.
Hz. Rasûlullâh da şöyle buyurdu:
"Eğer Allah ve Resûlünün sizi sevmelerini isterseniz size (bir şey) emanet edildiğinde emaneti (ehline) verin, konuştuğunuz vakitte doğru söyleyin ve etrafınızdakilerle güzel komşuluk yapın."
(Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, No: 6513, VII, 267)
21. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:
Hz. Rasûlullâh, çarşıda bir buğday yığınına rastlayınca elini yığına daldırıp çıkardı, parmakları ıslandı.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh'ın satıcıya:
"Nedir bu?” diye çıkıştı.
Adam "Ey Allah'ın Resûlu, yağmur ıslattı."deyince,
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Bu ıslaklığı üste getirip, herkesin görmesini sağlayamaz mıydın? Kim bizi aldatırsa, o bizden değildir."
(Müslim, İman, 164, I, 99; Tirmizî, Büyu', 74, III, 606)
3.Hayâ hakkında
1. Kurre b. İyâs (r.a.)'dan; dedi ki:
Hz. Rasûlullâh ile beraberdik. Yanında hayâdan bahsedildi.
Dediler ki "Yâ Resûlullah, hayâ dinden midir?"
Hz. Rasûlullâh, buyurdu ki:
"Evet, hatta o dinin tamamıdır. Hayâ, haramdan sakınmak, sükût etmektir -dil sükûtu, yoksa kalb sükûtu değil-ve iffet imandandır. Bunlar ahirette (sevabı) arttırır, dünyalığı ise azaltır. Ama ahiretten arttırdıkları, dünyadan azalttıklarından daha fazladır. Cimrilik, beceriksizlik ve yaramaz söz ise nifaktandır. Bunlar da dünyadan olan şeyleri arttırır ve ahiretten olan şeyleri azaltırlar. Ahiretten azalttığı şeyler ise dünyadan arttırdığından daha çoktur."
(Taberânî, Kebîr, 19, 63, 29-30)
2. Hz. Ömer (r.a.)'den, dedi ki:
Hz. Rasûlullâh, utangaçlıktan dolayı birisini azarlayan bir adama rastladı.
Adam şöyle söylüyordu: "Sen (çok) utanıyorsun."Sanki adam: Bu sana mutlaka zarar verir, yollu konuşuyordu. Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Onu bırak. Zira hayâ imandandır."
(Buharî, Edep, 77, VII, 100)
3. İmrân b. Husayn (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Hayâ yalnız iyilik getirir."
Bunun üzerine Büşeyr b. Kâ'b: " 'Hikmette' vakar (ağır başlılık) hayâdandır, muhakkak ağırbaşlı olmak da hayâdandır, diye yazılıdır," dedi.
İmrân da ona: "Ben sana Hz. Rasûlullâh'dan konuşuyorum, sen bana kitabından bahsediyorsun", dedi.
(Buhârî, Edep, 77, VII, 100)
4. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"İman, yetmiş küsûr yahut altmış küsûr şu'bedir. Bunların efdali “Lâ ilâhe illa'llah” "Tapılacak TANRI yoktur sadece ALLÂH vardır", sözü ve en aşağısı da yoldan eza verecek şeyleri kaldırmaktır. Hayâ da imandan bir şûbedir."
(Mûsiim, iman, 5B, i, 6S)
5. Zeyd b. Taha b. Rükâne (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki: "Her dinin bir ahlâkı vardır. İslâm'ın ahlâkı da hayâdır."
(Mâlik, Hüsnü'l-Huluk, 2, II, 905)
6. İbû Ümâme (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Hayâ ve sükût imandan iki şu'be (bölüm), hayâsızlık ve çok konuşma ise nifaktan iki şu'bedir (bölümdür)."
7. Taberânî de aşağıdaki şekilde rivâyet etmiştir: Hz. Rasûlullâh buyurmuşlardır ki:
"Hayâ ve sükût imandandır. Bunlar Cennet'e yaklaştırır ve Cehennem'den uzaklaştırırlar. Hayâsızlık ve fuhuş ise şeytandandır. Bunlar da Cehennem'e yaklaştırırlar ve Cennet'ten uzaklaştırırlar."
(Taberanî, Kebîr, 22, 1024, 414)
8. Enes (r.a.)'ten, Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Fuhuş (kötülük) bir şeyde bulunursa, mutlaka onu çirkinleştirir; hayâ da bir şeyde bulunursa, onu mutlaka güzelleştirir."
(Tırmizî, Birr, 47, IV, 349)
9. İbn-i Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ bir kulu helâk etmek istediğinde, ondan hayâyı alır. Hayâ ondan alınınca, onu en fena, kötü (bir insan) bulursun. Onu en fena bir insan bulunca, ondan emanet de alınır. Ondan emanet alınınca, onu en hain bulursun. Onu en hain bulunca, ondan rahmet çekilip alınır. Ondan rahmet alınınca, onu kovulmuş ve lânetlenmiş bulursun. Onu kovulmuş ve lânetlenmiş bulunca da, İslâm bağı ondan alınır, İslâmla ilişiği kesilir."
(İbn Mâce, Fiten, 27, II, 1347)
10. Abdullâh b. Mes'ud (r.a.)'dan, Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Allah'tan hakkıyla hayâ ediniz."
İbn-i Mes'ud der ki: Biz de "Yâ Nebiyullah, Allah'a hamdolsun ki, biz hayâ ediyoruzdedik.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdular:
"Öyle değil, Allah'tan hakkıyla hayâ etmen, başını ve onda bulunan azalarını muhafaza etmen, karnını ve onun ihtiva ettiklerini koruman, ölümü ve çürümeyi hatırlamandır. Ve ahireti isteyen kimse de dünya zînetini terk etsin. İşte bunları yapan kimse, Allah'tan hakkıyla hayâ etmiş olur. "
(Tirmizî Kıyamet, 24, IV, 637)
11. İbn-i Ömer (r.a.)'den:
Hz. Rasûlullâh, Ensar'dan bir adama uğradı. Adam, hayâ hakkında kardeşine nasihat ediyordu. Hz. Rasûlullâh, buyurdu ki:
"Onu bırak. Zirâ hayâ imandandır."
(Buhârî, İman, 16, I, 11)
12. İbn-i Ömer (r.a)'dan, Hz. Rasûlullâh buyurmuştur ki:
"Hayâ ve iman (birbirinin) yakınlarıdır. Bir arada bulunurlar. Bunun için biri kaldırıldığı vakit, diğeri de kaldırılmış olur."
(Taberânî, Evsat, 8309, IX, 144, Hakîm, I, 22)
13. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Hayâ imandandır ve iman (sahipleri) de Cennet'tedir. Kötü söz ise eziyettendir, eziyet edenler de ateştedir."
(Tirmizî, Birr, 65, IV, 365)
4.Rıfk (iyi huyluluk) ve hilm (uysallık) hakkında
1. Cerir b. Abdullâh (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Muhakkak Allâhu Teâlâ sertlik ve kabalığa vermediği şeyleri (ecir ve mükâfatları) rıfka ve güzel davranışlara verir, ve Allah bir kulu sevdiği vakit de ona rıfkı ihsan eder. Rıfktan mahrum olan bir ev halkı, (her şeyden) mahrum olurlar."
(Taberânî, Kebîr, 2274, II, 306)
2. Cerîr (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
“İyi huyluluk ve yumuşaklıktan mahrum olanlar, hayırdan da mahrum kalırlar.”
3. Enes (r.a.)'ten; dedi ki:
Hz. Rasûlullâh ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından sert yakalı ve kaba bir cübbe vardı. Bir A'râbî O'na ulaşarak cübbesinden kuvvetlice çekti. Hz. Rasûlullâh'ın ensesine baktım ki, kuvvetli çekişinden cübbenin sertliği oraya iz bıraktı.
Sonra A'râbî "Ya Muhammedi Sendeki Allah malından bana verilmesi için emret." dedi.
Hz. Rasûlullâh ona döndü ve güldü, sonra da ona bir şey verilmesini emretti.
(BuhârÎ, Edep, öS, Vii, 94)
4. İbn-i Mes'ûd (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Cehennem, her yumuşak huylu, uysal, sakin ve kolaylık gösterenlere haram kılınır."
(Ahmed Ibn Hanbel, I, 415)
5. Cerîr (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından mahrum kalır."
(Müslim, Birr, J5, iii, 2GG3)
6. Hz. Âişe (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Allahu Teâlâ, rıfk sahibidir ve her işte rıfk ve yumuşaklığı sever."
(BuhârÎ, Istitabe, 4, VII, 51)
7. Abdurrahman b. Avf (r.a)’den;
Hz. Rasûlullâh 'a bir kişi geldi ve "Yâ Rasûlullâh, bana birkaç kelime öğret ki, onlarla mes'ut olayım, çok olmasın ki, unuturum" dedi.
Resûlullah da şöyle buyurdu:
"Hiddetlenme"
(Mâlik, Hüsnü'l-Huluk, 11, II, 905-906)
8. Atiyye es-Sa'diyy (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Hiddet şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ise ancak su ile söndürülür. Binaenaleyh, biriniz hiddetlendiğinde abdest alsın."
(İbn Hanbel, IV, 226)
9. Ebu Zerr (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh, bize şöyle buyurdu:
"Biriniz hiddetlendiğinde ayakta ise hemen otursun, hiddeti giderse (iyi), şayet gitmezse o zaman da yaslansın."
(İbn Hanbel, V, 152)
10. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kuvvetli kimse demek, güreşte başkalarını yenen değil, ancak hiddet ânında kendine hâkim olandır."
(Buhârî, Edep, 76, VII, 99)
11. Cabir (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"Üç şey kimde bulunursa, Allah onu himayesine alır ve onu Cennetine kor. (Bunlar:)
1.Zayıflara yumuşak davranmak
2.Aana babaya şefkatli olmak ve
3.Eli altında bulunan (hizmetkâr)lara iyilik etmektir."
(Tırmizî, Kıyame, 48, IV, 656)
12. Ebû Hüreyre (r.a.)'den:
Bir adam, Hz. Rasûlullâh'a gelerek: "Yâ Resûlullah, bana bir tavsiyede bulun", dedi. Hz. Resûlullah şöyle buyurdu:
"Öfkelenme"
Adam bunu birkaç defa tekrarladı, her defasında Hz. Resûlullah şöyle devam etti: "Öfkelenme"
(Buhârî, Edep, 76, VII, 100)
13. Enes (r.a.)'den, Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Yüce Allâh güzel davranış sahibidir ve güzel davranışı sever. Güzel davranışa, sert ve kabalığa vermediği bir etki gücü vermiştir."
(Taberânî, Evsat, 2955, III, 444, 445)
14. Hz. Aişe (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh ona buyurdu ki: "Yâ Âişe! Rıfk sahibi ol."
Ebu Davud Edep, 11, V, 156)
15. Abdullâh b. Mes'ud (r.a)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Rıfk, bereket ve uğurdur. Sertlik (ve cehalet, ahmaklık ve kabalık ise) uğursuzluktur."
(Taberânî, Evsat, 4099, V, 57)
16. Ebu'd-Derdâ (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Rıfk'tan nasibi verilen bir kimseye hayırdan da nasibi verilmiştir. Rıfk'tan nasibi verilmeyen bir kimse ise, hayırdan da mahrumdur."
(Tırmizî, Birr, 67, IV, 367)
17. Ebû Saîd (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Sürçmesiz halîm, tecrübesiz hakîm olmaz."
(TirmizÎ, Birr, B6, iV, SJ9)
18. Hz. Aişe (r.a)'dan; Ona kıra çıkmaktan soruldu da dedi ki:
Hz. Rasûlullâh, bu vadilere çıkardı ve o bir kere kır gezisine çıkmak istedi ve bana da binekte kullanılmayan sadaka develerinden hırçın bir deve gönderdi.
Sonra bana buyurdu:
"Yâ Âişe, sen yumuşak davran! Zira yumuşaklık bir şeyde bulunursa mutlaka onu süsler ve bir şeyden çekip alınırsa mutlaka onu çirkinleştirir."
(Ebû Dâvud, Edep, 11, V, 156, Cihad, 1, III, 6)
19. Sehl b. Sa'd (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Teennî Allah’tan, acele ise şeytandandır."
(Tirmizî, Birr, 66, IV, 366)
20. Mus’ab b. Sa'd, babası (r.a)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Her şeyde teenni ile (yavaş, temkinli) olmak hayırlıdır. Ancak ahiret amelinde (böyle değildir)."
(Ebû Dâvud, Edep, 11, V, 157)
21. Hz. Rasûlullâh 'ın zevcesi Hz. Âişe (r.a)'dan; dedi ki:
Hz. Rasûlullâh, iki işte muhayyer (serbest) bırakıldığı zaman, günah olmadıkça onların kolayını alırdı, (o ş ey) günah olursa ondan insanların en uzak kalanı o idi. Hz. Rasûlullâh, nefsi için aslâ intikam almazdı. Ancak Allâh'ın yasaklarına riâyet edilmediğinde Allah için intikam alırdı.
(Mâlik, Hüsnü'l-Huluk, 2, II, 902-903)
22. İbn Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Bir ev halkına rıfk nasib olursa, mutlaka onlara fayda sağlar."
(Taberânî, Kebîr, 13261, 12, 254)
23. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; dedi ki:
Bir A'râbî mescidde bevletti (işedi), insanlar onu linç etmek için kalkıp başına üşüştüler.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Onu bırakınız. Oraya bir kova su dökünüz, zira siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, güçleştirici olarak gönderilmediniz."
(Buhârî, Edep, 80, VII, 102)
24. Ebû Musâ (r.a.) anlatıyor;
Hz. Rasûlullâh, beni ve Muaz'ı Yemen'e gönderdi ve şöyle tenbih etti:
"İnsanları dine (tatlı sözle) davet edin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Uyumlu olun, geçimsiz olmayın."
(Buhârî, Megâzî, 60, V, 108)
25. Enes bin Mâlik (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Teennî Allah'tan, acele şeytandandır. Mazeretleri Allah'tan çok kabul eden bir kimse yoktur. Ve Allah katında hamd etmekten sevimli bir şey yoktur."
(Ebu Ya'lâ, 4257, VII, 248)
26. Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Rıfk, bir şeye girdi mi onu mutlaka süsler, bir şeyden de çıkarıldı mı onu mutlaka kusurlu kılar."
(Müslim, Birr, JS, iii, 2GG4)
5.Kibir ve tevâzu hakkında
1. Hârise b. Vehb (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu işittim:
"Size Cehennemlik olanları bildireyim mi? Onlar onursuz, sağa sola yalpa yaparak kibir eden kimselerdir."
Buhârî, Tefsîr, 68, VI, 72)
2. Abdullah b. Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Kibir ve gururdan sakınınız. Zirâ kibir, süslü elbise giyen adamda bulunur."
(Taberânî, Evsat, 547, I, 329)
3. Abdullah b. Selâm (r.a.)'dan, dedi ki; Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse Cennet'e giremez."
(Taberânî, Kebîr, 10001, X, 75)
4. Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Allah için bir derece tevazu eden kimseyi Allâhu Teâlâ da bir derece yükseltir. Ta ki, onu Firdevs cennetinin en yüksek yerine çıkarır. Allâh'a karşı bir derece kibir gösteren kimseyi Allahu Teâlâ alçaltır. Ta ki, onu Cehennem'in en alçak derecesine kadar indirir. Eğer sizden biriniz, üzerinde kapısı ve penceresi olmayan sert (sağır) bir kayanın içinde bir şey yapsa, insanlardan gizlediği o şey ne olursa olsun, meydana çıkar."
(Ibn-i Mâce, Zühd, 16, II, 1398)
5. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Allah dört kişiye buğz eder: (Bunlar), çok yemin eden satıcı, kibir eden fakir, zina eden ihtiyar ve zâlim hükümdardır."
(NesâÎ, Zekât, JJ, V, Sö)
6. Sürâka b. Mâlik b. Ca'şem (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Ey Sürâka! Sana, Cennetlik ve Cehennemlik olanları haber vereyim mi?"
Ben de "Evet Yâ Rasûlullâh", dedim.
Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Cehennemlik olanlar, sağa sola çalım yaparak gururlu gururlu yürüyen huysuz kimselerdir. Cennetlikler de, zayıf olduklarından ezilenler ve haklarını koruyamayanlardır."
(Taberânî, Kebîr, 6589, VII, 129)
İ. Abdullâh (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennete giremeyecektir."
Bir adam dedi ki: "Yâ Rasûlullâh, insan elbisesinin güzel ve ayakkabısının güzel olmasını ister. "
Hz. Rasüiuiiâh buyurdu ki:
"Allâhu Teâlâ güzeldir ve güzelliği sever. Kibir; hakkı inkâr etmek ve insanları küçük görmektir."
Müslim, İman, 147,1, 93)
8. Ömer b. Hattâb (r.a.)'den; minberde iken şöyle demiştir:
-Ey insanlar mütevazi olunuz. Çünkü Hz. Rasûlullâh'ın şöyle dediğini işittim:
"Allah için tevazu edenleri (alçak gönüllü olanları) Allah yükseltir."
Yine buyurdu ki: "Sen kalkmağa davran ki, Allah da seni kaldırsın (yâni sen doğru yola yönel ki, Allah da sana yardım etsin). Böyle olan kimse, insanların nazarında büyük ve kendi nefsinde ise küçüktür. Büyüklenen adamın Allah belini kırar, çökertir. Bırak, o, insanların gözünde küçük, kendi nefsinde büyüktür."
(İbn Hanbel, III, 76)
9. Ebû Hüreyre (r.a.)'den, dedi ki; Hz. Rasûlullâh, buyurdu:
"Üç kimse vardır ki, kıyamet günü Allah, onlarla tatlı konuşmaz, onları temize çıkarmaz, onların yüzlerine bakmaz ve onlar için elem verici bir azap vardır. (Bunlar:)
1.Zina eden ihtiyar
2.Yalancı hükümdar
3.Kibirli fakirdir."
(Müslim, İman, 173, I, 103)
10. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh, şöyle buyurdu:
"Müslüman kardeşine karşı alçak gönüllü davranan kimseyi Allah yüceltir. Ve ona karşı üstünlük gösteren kimseyi ise alçaltır."
(TaberânÎ, Evsat, 77Q7, 8, 247)
11. Fedâle b. Ubeyd (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Üç kimse vardır ki, onlar sorulmazlar (kendilerine kıymet verilmez ve hiçbir amelleri kabul edilmez):
1.Ululukta Allah ile yarışa kalkışan; çünkü Allah'ın ridâsı büyüklük, izârı da izzetidir.
2.Allah'ın emirlerinden şüphe eden,
3.Allâh'ın, rahmetinden ümit kesen kimselerdir."
(Taberânî, Kebîr, 789, 18, 307)
12. Abdullah (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Ağız eğerek yapmacık konuşan kimseler helâk oldu!"
Bunu Hz. Rasûlullâh, üç defa tekrar etti.
(Müslim, İlim, 7, III, 2055)
13. Abdullah (r.a.)'dan: Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kalbinde hardal tânesi kadar iman bulunan bir kimse, ateşe girmez. Kalbinde hardal dânesi kadar kibir bulunan da Cennet'e giremez."
(Tirmizî, Birr, 61, IV, 361)
14. İbn Ömer (r.a.)'den; Rasûlullâh'n şöyle dediğini işittim:
"Kim, ameliyle gösteriş yaparsa Allah da onun yapmış olduğu gösterişin cezasını verir."
(Taberânî, Evsat, 5744, VI, 348)
"Kibirli ve kendinde olmayan şeylerle öğünen kimse Cennet'e giremez."
(Ebu Davud, Edep, 8, V, 151)
16. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"Bana, Cehennem'e ilk girecek olan üç kişi bildirildi. (Bunlar:)
1.Zâlim hükümdar
2.Allah'ın hakkını yerine getirmeyen (zekâtını vermeyen) zengin
3.Kibirli fakirdir."
(İbn Hibban, Kitabu'l-Menakıb, 7481, 16, 525)
17. Sevbân (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Kibirden, hıyanetten ve borçtan temiz olarak ölen Cennet'e girer."
(Tirmizî, Siyer, 21, IV, 138)
18. İbn-i Mes'ûd (r.a.)'dan;
Hz. Rasûlullâh sanki gözümün önünde imiş gibi görüyorum: (Resûl-u Ekrem) kendisini kavmi döğmüş ve kanını akıtmış, o ise yüzünden kanını silerek: "Allah'ım benim kavmimi affet, çünkü onlar bilmiyorlar" diyen nebilerden birini anlatıyordu.
(Buhârî, Enbiya, 54, IV, 151)
19. Nasîhu'l-Ansî Rekbu'l-Mısri (r.a.)'den; Rasûlullâh (s.a.s) buyurdu ki:
"Onurunu koruyarak alçak gönüllü olan, dilencilik (mevkiine) düşmeksizin alçak gönüllü olan, günaha girmeden (meşru yoldan) kazandığı malı doğru yollarda sarf eden, düşmüşlere ve yoksullara acıyan, ilim ve hikmet sahipleri ile kaynaşan kimselere müjdeler olsun. Kazancı temiz olan, içi dışı pâk olan, ve şerrini insanlardan uzaklaştıran kimseye müjdeler olsun, ilmi ile amel eden, malının fazlasını infak edip sözünün fazlasını tutan kimseye de ne mutlu."
(TaberânÎ, KebÎr, 4615, V, J1)
20. İbn-i Abbas (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Her insanın başında, (bir tarafı) meleğin elinde bulunan bir halka vardır. İnsan tevazu edince, meleğe: Halkayı kaldır, denir. Kibir ettiğinde de: Halkasını bırak, denir."
(Taberânî, Kebîr, 4615, V, 71)
21. Huzeyfe (r.a.)'den; dedi ki;
Hz. Rasûlullâh ile berâber bir cenâzede bulunduk. Buyurdular ki:
"Size Allâh'ın kullarının en şerli olanını bildireyim mi? Kaba ve kibirli olandır. Size Allah'ın kullarının en hayırlı olanını bildireyim mi? O zayıf ve alçak gönüllü, eski iki gömleğe sâhip, kendisine ehemmiyet verilmeyen kimsedir. Eğer Allah'a (herhangi bir şey için) yemin etse, Allah (onu) kendisine ihsân eder."
(İbn Hanbel, V, 407)
22. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
“Biriniz malda, yaratılışta ve evlâtta kendisinden üstün olana (değil), kendisinden aşağı olana baksın.”
(BuhârÎ, Rikak, SG, J, 1BJ)
23. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Sadaka, maldan bir şeyi azaltmaz. Allahu Teâlâ, bir kulun şerefini (başkalarını) affı sebebiyle mutlaka yükseltir. Allah için tevâzu eden kimseyi de mutlaka yükseltir."
(Müslim, Birr, 69, III, 2001)
24. Ebû Hüreyre (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullâh'a bir adam geldi ve şöyle sordu: "Yâ Rasûlullâh! Ben, güzelliği seven bir adamım, gördüğün (kadar da) bana (güzellik) verildi, öyle ki, bir kimsenin, ayakkabılarının bağı ile (de olsa) benden üstün olmasını sevmem.
Kibirden midir bu?"
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Hayır, kibir (büyüklenmek, kendini beğenmek), hakkı kabûl etmemekten, azmaktan ve insanları hakir görmekten (ibaret) dir."
(Ebû Dâvud, Libas, 29, IV, 352)
25. Iyaz b. Himar (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ bana, tevâzû etmenizi bildirdi! Sakın kimse kimseye övünmesin, kimse kimseye zulmetmesin."
(Müslim, Cennet, 64, iii, 2198, 2199)
2G. Ebû Hüreyre ve Ebû Said (r.a.)'den rivayet olundu: Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Allahu Azze ve Celle: 'İzzet onun örtüsü ve büyüklük de ridâsıdır. Kim bana (bunlarda) ortaklık etmeğe kalkışırsa, ona azâb ederim' buyurur."
(İbn Hanbel, II, 248, Müslim, Birr, 136, III, 2023)
27. İbn-i Mâce ve İbn-i Hibbân Sahihinde yalnız Ebû Hüreyre'den rivâyetlerinde: Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Allahu Teâlâ: 'Büyüklük ridâm, azamet de örtümdür. Kim bunlardan birisinde bana ortaklığa kalkışırsa, onu Cehennem'e atarım.' buyurmuştur."
(İbn Mâce, Zühd, 16, II, 1397; İbn Hibban, Birr, 328, II, 35)
28. Hârise b. Vehb (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"Size cennetlik olanları haber vereyim mi? Her zayıf, alçak gönüllü kimsedir ki, eğer Allah'a yemin etse, Allah ona ihsan eder. Size Cehennemlik olan kimseleri de haber vereyim mi? Cefâ (eziyet) eden (vefasız) ve kaba, kibirli olan (büyüklenen) kimsedir."
(Müslim, Cennet, 47, III, 2190)
29. Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh ile bir arada bulunuyorduk. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Cennet ile Cehennem, delil getirerek birbirine üstünlük tasladılar.
Cehennem: (Ben senden üstünüm, çünkü) cebbarlar (zor kullananlar, zorbalar), mütekebbirler (büyüklenenler) hep bendedir, dedi.
Cennet: (Hayır ben daha üstünüm, çünkü) mütevâzı' (alçak gönüllü) Müslümanlar ve yoksullar bendedir, dedi. Allâhu Teâlâ, aralarında şöyle hükmetti: Ey cennet, sen benim rahmetimsin, dilediklerime seninle rahmet ederim. Ey Cehennem, sen de benim azâbımsın, dilediğime seninle azâb ederim. Her ikinizi de doldurmak bana âittir."
(Müslim, Cennet, 36, III, 2187)
30. Seleme b. el-Ekva' (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"İnsan, nefsi (peşinde) cebbarlar (zorbalar) arasında yazılana kadar sürüklenir."
(Tirmizî, Birr, 61, IV, 362)
31. Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf (r.a.)'den; dedi ki:
Abdullah b. Ömer (r.a.) ve Abdullah b. Amr ibni'l-Âs (r.a.) Merve'de karşılaştılar, konuştular. Sonra Abdullah b. Amr gitti. Abdullah b. Ömer ise ağlayarak orada kaldı.
Bir adam ona dedi ki: "Seni ağlatan nedir yâ Ebâ Abdurrahman?"
O da dedi ki: (Abdullah b. Amr'ı kastederek:) "İşte şudur. Hz. Rasûlullâh'ı şöyle söylerken işittiğini söylüyor: "Kalbinde hardal tânesi kadar kibirden (bir şey) bulunan kimseyi Allahu Teâlâ yüzüstü sürükleyerek Cehennem'e atar."
(Ahmed b. Hanbel, II, 215)
32. Safvan b. Muhriz (r.a.)'den:
Bir adam İbn-i Ömer'e: "Sen Hz. Rasûlullâh'a necvâ (gizli konuşma hakkında) nasıl konuştuğunu işittin?" diye sordu. O da dedi ki:
"Sizden biriniz Rabbına o derece yaklaşır ki, O'nun himâyesi altına girer; (Allah ona): Sen şunu şunu yaptın der; o da: Evet, der. Yine: Sen şunu şunu yaptın, der; o da: Evet, der. Onu ikrar ettirdikten sonra (Allah) ona der ki: Ben senin dünyada suçlarını örttüm. Bugün de onları sana bağışlayacağım."
(Buhâri, Edep, 60, VII, 89)
6.Riyâ (iki yüzlülük, gösteriş, sahte davranış) hakkında
1. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Münafığın üç alâmeti vardır:
1.Konuştuğu zaman yalan söyler 2.Sözünde durmaz
3.kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete hıyânet eder."
(Buhârî, Iman, 24, I, 14)
2. Abdullah ibn-i Amr (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Dört şey var ki, (bunlar) kimde bulunursa hâlis (gerçek, noksansız) münâfıktır. Kimde bunlardan bir tânesi varsa onu terk edinceye kadar, nifaktan (münafıklıktan) bir hasleti (huy, özellik) vardır. (Bunlar:)
1.Konuştuğu zaman yalan söyler
2.Antlaştığı vakit antlaşmayı bozar 3.Söz verdiği zaman sözünde durmaz
4.Düşmanlık ettiği zaman aşırı gider."
(Müslim, İman, 106,1, 78)
3. İbn-i Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdular:
"Münafık, iki sürü arasında dolaşan (yabancı) bir koyun gibidir, bazen bu sürüye, bazen de öteki sürüye gider."
(Müslim, Sıfatu Münafikin, 17, III, 2146)
4. Muhammed bin Zeyd'den:
Bâzı kimseler, Muhammed'in dedesi Abdullah bin Ömer (r.a)'e dediler ki: "Biz, sultanımızın huzûruna gireriz, yanından çıktığımız vakit, içimizde olanın aksini söyleriz. (Bu nasıl olur?)"
Abdullah bin Ömer "Biz Hz. Rasûlullâh zamanında bunu nifâk alâmeti sayardık."demiştir.
(Buhâri, Ahkâm, 27, VIII, 115)
5. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular:
"İnsanların en fenası, birine ayrı, diğerine de ayrı görünen iki yüzlü insanlardır."
(Buhâri, Ahkam, 27, VIII, 115)
6. Sa'dbin Ebi Vakkas (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle dediğini duydum:
"Dünyada iki yüzlü olanlar, kıyâmet gününde, ateşten iki yüzlü olduğu hâlde diriltilecektir."
(Buhâri, Edep, 52, VII, 87)
7. Ammar b. Yâsir (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Dünyada iki yüzlü olanın, Kıyâmet gününde ateşten iki dili olacaktır."
(Ebû Dâvud, Edep, 39, V. 191)
8. Enes (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"(Dünyâda) iki dilli olan, yâni birine ayrı, diğerine ayrı konuşan kimseye, kıyâmet gününde Allâhu Teâlâ, ateşten iki dil verecektir."
(Taberânî, Evsat, 8880, IX, 409)
9. Ebû Saîd (r.a.)'den:
Biz Mesih Deccal'dan bahsederken Hz. Rasûlullâh çıkageldi ve şöyle buyurdu:
"Bana göre Deccal'dan daha korkuncunu size bildireyim mi?"
Biz de "Evet, bildir yâ Rasûlullâh" dedik.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Gizli şirktir. O da, namaz kılan adamın, başkası görüyor diye namazını gösteriş için süslemesi (daha ağır kılması)dır."
(Ibn Mâce, Zühd, 21, II, 1406)
"Ameli ile süm'ayı (başkasına duyurmayı) kastedene, Allâhu Teâlâ süm'a cezâsını, riya (başkasına gösteriş) edene de riya cezâsını verir."
(İbn Mâce, Zühd, 21, II, 1407)
11. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ, sizin için üç (şey)den râzı olur ve size üç (şey)den dolayı kızar. Razı olduğu şeyler: I.Ona ibâdet edip şirk (ortak) koşmamanız
2.Toplu olduğunuz hâlde Kur'an'a sarılıp tefrikadan kaçmanız
3.Allâhu Teâlâ'nın başınıza âmir kıldığı kimselerin sözünü dinlemenizdir.
Kızdığı şeyler:
1.Dedikodu
2.Lüzumsuz yerlerde malı israf
3.Fazla soru sormaktır."
(Ahmed b. Hanbei, ii, S6J)
12. Şeddâd b. Evs (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Ümmetim için korktuğum şeylerin en korkuncu Allah'a şirk (ortak) koşmaktır. Dikkat edin, ben, güneşe taparlar, aya taparlar, puta taparlar demiyorum. Ancak Allah'tan başkası için yapılan ameller ve gizli şehveti (kastediyorum)."
(İbn Mâce, Zühd, 21, II, 1406)
13. Hz. Ali (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Bana ancak mü'min olan kimse muhabbet eder, ve bana ancak münâfık olan kimse buğz (nefret, içten düşmanlık) eder."
(Nesâî, İman, 20, VIII, 117)
14. Ebû Mûsâ (r.a.)'dan:
Hz. Rasûlullâh bir adamın (diğer) bir adamı övdüğünü ve övmede de çok ileri gittiğini işitince şöyle buyurdu: "Siz (adamı) helâk ettiniz veyâhut da adamın belini kırdınız."
(BuhârÎ, Edep, 54. Vii, BJ)
7.Hased (kıskançlık, çekememezlik) hakkında
1. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allah yolunda katlandığı toz ile Cehennem alevi, bir kulun içinde birleşmez. İman ile hased de bir kulun içinde yerleşmez."
(İbn Hibban, X, 466)
2. Abdullah b. Kâ'b babasından (r.a.) rivâyetine göre, Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Bir koyun ağılına giren iki aç kurdun onlara zararı, hased ve mala düşkünlüğün Müslümanın dinine verdiği zarardan daha çok değildir."
(Tirmizî, Zühd, 43, IV, 588)
3. Zübeyr b. Avvâm (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Size, sizden evvelkilerin hased ve düşmanlık hastalığı sirayet etti. İşte bu, tıraş edip kazıyandır. Saçları tıraş eder demiyorum fakat dini (meziyetleri) kazıyıp kökünden yok eder. Beni yaşatma ve öldürme kudretine sahip olan (Allah)'a yemin ederim ki, iman etmedikçe Cennet'e giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de mü'min(-i kâmil) olamazsınız. Bunu size sağlayacak şeyi size haber vereyim mi? Aranızda selamı çoğaltın."
(Tırmızi, Kıyame, 56, IV, 664)
"Ateş odunu yediği (yaktığı) gibi, hased de iyilikleri yer (yok eder). Su, ateşi söndürdüğü gibi sadaka da kötülükleri söndürür (yok eder). Namaz mü'minin nurudur. Oruç da Cehennem'den koruyan bir siperdir (kalkandır)."
(Ibn-i Mâce, Zühd, 22, II, 1408)
5. Enes b. Mâlik (r.a.)'den; dedi ki:
Hz. Rasûlullâh ile beraber oturuyorduk. Buyurdular ki:
“Şimdi size cennetliklerden bir adam çıkagelecektir.”
Bir de (baktık ki,) Ensardan, abdest suyu sakalından damlayan ve ayakkabılarını sol eline asmış bir adam çıkageldi. Ertesi gün olunca, Hz. Rasûlullâh yine evvelki gibi söyledi. Bu adam gene birincide olduğu gibi çıkageldi. Üçüncü gün olunca, Rasûlullâh Efendimiz gene (evvelki) söylediği gibi buyurdu. Gene aynı adam ilk hâli gibi çıkageldi. Hz. Rasûlullâh kalkınca, Abdullâh b. Amr o adamı tâkib etti ve (ona) dedi ki:
- Ben babamla münakaşa ettim, üç gün onun yanına girmeyeceğime yemin ettim. Eğer sen beni bu zaman geçinceye kadar yanında alıkoymayı (uygun) görürsen öyle yap.
(Adam):
- Evet, dedi.
Abdullâh sözüne devamla şöyle anlattı:
"Onunla berâber bu üç geceyi geçirdim. Fakat gece kalktığını görmedim. Ancak sabah namazına kadar her uyandıkça Allâhu Teâlâ’yı zikretti ve tekbir getirdi. Onun hayırdan başka bir şey söylediğini işitmedim. Üç gün geçince sanki onun amelini küçük görür gibi dedim ki:
- Ey Allah’ın kulu, babam ile benim aramda bir ayrılık ve anlaşmazlık yoktur. Fakat Hz. Rasûlullâh’ın senin için üç kere, (Şimdi size cennetliklerden bir adam çıkagelecektir) dediğini işittim. Üç defasında da sen çıkageldin. Senin yanında kalmayı ve amelinin ne olduğunu görmek istedim. Böylece sana uymak (arzu ediyordum). Fakat büyük bir amel işlediğini görmedim. Seni; Rasûlullâh Efendimizin söylediği mertebeye yükselten nedir?
Adam dedi ki:
- Şu gördüğünden başkası değildir. Ben dönünce, bana seslendi ve şöyle devam etti:
- O senin gördüğün şeyden başkası değildir. Ancak ben müslümanlardan hiçbir kimseye (kalbinde bir hîle ve kin tutmam ve Allâh’ın verdiği herhangi bir hayırdan dolayı hiçbir kimseye asla hased etmem.)
Bunun üzerine Abdullâh şöyle dedi:
- İşte seni (o dereceye) ulaştıran budur.
(Ahmed b. Hanbel, III, 166)
6. Enes b. Mâlik (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Birbirinize hiddetlenmeyin, düşmanca davranmayın, birbirinize hased etmeyin, kıskanmayın, birbirinize arka çevirmeyin: Ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helâl olmaz."
(Buhârî, Edep, 57, VII, 88)
7. Abdullâh (r.a.)'dan, Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Benden önceki ümmetler içinde Allah'ın ba'settiği hiçbir Nebi yoktur ki, ümmetinden onun sünnetini kabûl eden ve emirlerine uyan havarileri ve sahabeleri olmasın. Bunlardan sonra yapmadıklarını söyleyen, emredilmedikleri şeyleri işleyen kimseler gelir. Kim ki bunlarla eli ile mücahade ederse, o mü'mindir, ve kim ki diliyle mücahade ederse mü'mindir, ve kim ki onlarla kalbiyle mücahade ederse o da mü'mindir. İşte, bunun ötesinde imandan bir hardal tanesi kadar bir şey yoktur."
(Müslim, Iman, 80,1, 70)
8. Zamüre b. Sa'lebe (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "İnsanlar, hasedlik yapmadıkça hayır üzeredirler."
(Taberânî, Kebîr, 8157, VIII, 309)
9. Abdullah bin Amr (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullâh’a: "Yâ Rasûlullâh, insanların en üstünü kimdir?" diye soruldu.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
“Her temiz kalpli ve doğru sözlü olanlardır.”
Ashab "(Doğru sözlülüğü) biliyoruz, (süpürülüp temizlenmiş kalp) nedir?" diye sordular.
Hz. Rasûlullâh şöyle cevap verdi:
“O, tertemiz ve onda günah, serkeşlik (baş kaldırmak), aldatma ve çekememezlik olmayan(kalb)dir.”
(İbn Mâce, Zühd, 24, II, 1320)
"Sû-i zandan (yersiz töhmetten, kötü zandan) sakınınız, zira sû-i zan, sözlerin en yalanıdır, (aranızda) câsusluk yapmayın, gizli hâller ve kusurları araştırmayın, düşmanlık etmeyin, birbirinize hased etmeyin, birbirinize hiddetlenmeyin, birbirinize düşmanlık etmeyin. Ey Allah'ın kulları, Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun. Müslüman, müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, ona yardımı kesmez, onu hor görmez. -Göğsüne işaret ederek:- Takvâ işte buradadır, takvâ işte buradadır, takvâ işte buradadır. Müslüman kardeşini hor görmek, şer (kötülük) bakımından kişiye yeter. Her Müslümanın, diğerine kanı, ırzı ve malı haramdır."
(Buharî, Edep, 57, 58, VII, 88, 89; Müslim, Birr, 32, III, 1986)
11. Enes b. Mâlik (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
(Enes'e hitaben:) "Evlâdım, gücün yettiği kadar kalbinde kimseye karşı kötü bir şey olmaksızın sabahlamaya, akşamlamaya çalış."
(Tirmizî, İlim, 16, V, 46)
12. Sâlim, babasından rivâyet etti. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Ancak iki kişiye hased (gıpta) edilebilir: Biri, Allâhu Teâlâ kendisine Kur'an (öğrenmesini) nasib etmiş, o da gece ve gündüz bununla meşgul olur. Diğeri, Allâhu Teâlâ kendisine mal vermiş, o da bunu gece ve gündüz (Allah yolunda) sarfeder."
(İbn Mâce, 22, II, 1408)
13. Abdullah İbn-i Mes'ûd (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Ancak iki kişiye hased edilebilir: Biri, Allâhu Teâla kendisine mal vermiş ve onu, bu malı hak yoluna sarfa sevketmiş, diğeri Allâhu Teâlâ kendisine ilim vermiş, o da bununla amel ediyor ve (başkalarına da) öğretiyor."
(İbn Mâce, Zühd, 22, II, 1407)
8.Tanaat hakkında
1. Mikdâd b. Ma'dî Kerb (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh, şöyle buyurdu:
"Âdemoğlu, karnından daha zararlı bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak kadar birkaç lokma kişiye yeter. Mutlakâ (çok) yemek gerekiyorsa, (karnını üçe bölmeli) üçte birini yemeğe, üçte birini suya, diğer üçte birini de nefesi için ayırsın (boş tutsun)."
(Tirmizî, Zühd, 47, IV, 590)
2. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Şu kelimeleri, onlar ile amel etmek veya onlar ile amel edecek olana öğretmek için benden kim almak (öğrenmek) ister?"
Bunun üzerine; "Ben, Yâ Rasûlullâh"dedim.
Hz. Rasûlullâh elimden tutarak beş şeyi saydı ve buyurdu ki:
"I.Haramdan sakın! İnsanların en çok ibâdet edeni olursun.
2.Allâhu Teâlâ'nın sana ayırdığına râzı ol! İnsanların en zengini olursun.
3.Komşuna iyilik et! (Gerçek) mü'min olursun.
4.Kendin için sevdiğini, insanlar için de sev! (Hakiki) Müslüman olursun.
5.Çok gülme! Çünkü fazla gülmek, kalbi öldürür."
(Tirmizî, Kıyamet, 58, IV, 666)
S. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"(Dünyalıkta) sizden aşağı olana bakınız! (Yoksa) sizden yüksek olana bakmayınız! Zirâ size lâyık olan, sizin üzerinizdeki Allâh'ın nimetini hor görmemenizdir."
(TirmizÎ, Zühd, 2, iV, 551)
4. Osman (r.a.)'dan, Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Âdemoğlunun şu nimetlerden başkasında (şikâyete) hakkı yoktur. (onlar da) Oturacağı ev, avret yerlerini örten giyecek elbise, kuru ekmek ufağı ve (içeceği) sudur."
(Tirmizî, Zühd, 30, IV, 572)
5. Abdullâh b. Şahhîr (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"Şu insan oğlunun hâli (yok mu) etrâfını doksan dokuz musibet (çevirmiştir). Bunlardan kurtulursa (devâsı olmayan) ihtiyarlık (musibetine) düşer."
(Tirmizî Kıyamet, 22, iV, 636)
6. Ubeydullah b. Muhsin, babası (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Sizden biriniz, günlük yiyeceğini bulur ve vücudu sıhhatta olduğu hâlde (tehlikelerden) emin olursa, (bütün) dünya kendisine verilmiş gibidir."
(Tirmizî, Zühd, 34, IV, 574)
9.Kezmü'l-Gayz (öfkeyi yenme) hakkında
1. İbn-i Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Bir kulun yalnız Allâh'ın rızâsını gözeterek öfkesini yenmesinden Allah katında ecri daha büyük bir amel yoktur."
(ibn Mâce, Zûhd, 18, ii, 14G1)
2. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh, şöyle buyurmuştur:
"Zenginlik, mal çokluğu ile değildir. Asıl zenginlik, gönül zenginliğidir."
(TirmizÎ, Zûhd, 4G, iV, 586)
3. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allah katında hepsinde hayır olmakla berâber, kuvvetli mü'min zayıf mü'minden daha hayırlı ve sevimlidir. Sana menfaat sağlayacak şeye sarıl, Allâh'tan yardım dile, âcizlik gösterme, bir felâkete uğradığında, "Keşke ben, şunu şunu yapsaydım" deme, ancak: "Allah böyle takdir etti; O, dilediği gibi yapar" de (ve kendini teselli et, gevşekliğe düşme) zirâ, "Keşke şöyle böyle yapsaydım," demen şeytan işine yol açar."
(İbn Mâce, Zühd, 14, II, 1395)
4. Abdullâh (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Sizce (rekub) nedir?"
"Çocuğu olmayandır", dedik.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"(Rekub) o değil. (Rekub), hayatında çocuklarından hiçbiri ölmeyendir."
Yine Hz. Rasûlullâh şöyle sordu:
"Sizce pehlivanlık nedir?"
"Adamların güreşte yenemedikleri kimsedir" dedik.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Pehlivanlık o değil, (pehlivan) hiddet ânında kendine hâkim olandır."
(Mûsiim, Birr, 1G6, iii, 2G14)
S. Abdullâh (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle sordu:
"(Sizce) pehlivanlık nedir?"
Onlar da "Adamların yenemediği kimsedir" dediler.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Hayır, gerçek pehlivan, kızgınlık anında nefsine hâkim olandır."
(Ebu Davud, Edep, S, V, 1S9
6. Abdurrahmân b. EbîLeylâ, Muâz b.Cebel (r.a.)'den rivâyetine göre:
Hz. Rasûlullâh'ın huzûrunda iki kişi birbirlerine hakaret ettiler. Biri çok hiddetlendi, hattâ hiddetinden burnu parçalanacak gibi geldi bana.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh Efendimiz şöyle buyurdu:
"Gerçekten ben bir kelime bilirim ki, onu söylese muhakkak hiddet ve öfkesi giderdi."
Muâz sordu "Nedir o yâ Rasûiuiiâh?"
Muâz, (devam ile) Rasûlullâh'ın "Euzü Billahi mineş şeytanir racim" * (duâsıdır), dediğini söyledi.
(Bu duâyı okuması için) Muâz, o şahsa emretmeye başladı ise de (o adam) imtinâ etti ve kaçındı, hiddeti daha fazla çoğalmaya başladı.
(Ebu Davud, Edep, 4, V, 139)
* Insandaki vehim kuvvesinin şartlanmalarla "yok"u var, "var"ı yok olarak düşünmesi sonucu; insana kendini Allâh Esmâ'sı dışında bağımsız bir varlık ve beden kabul ettiren; bunun sonucu olarak da gökte bir tanrı kabulüne yönlendiren, taşlanmış şeytanî vesveselerden, Hakikatim olan Allâh Esmâ'sının koruyucu kuvvelerine sığınırım. Kaynak:
7. Hz. Âişe (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullâh, bir kimsenin (uygunsuz) söz söylediğini duyduğunda: "Filâncaya ne oluyor da şöyle diyor" demez, ancak şöyle derdi: "Şu insanlara ne oluyor ki, şöyle şöyle diyorlar."
(Ebû Dâvud, 5/143, No: 4788, Edeb, 6)
8. Hz. Âişe (r.a)'dan;
Hz. Rasûlullâh, bir şey yapmıştı ve yapılmasına da müsaade etmişti. Buna rağmen bazı kimseler bundan çekindiler. Bu hâl, Hz. Rasûlullâh'a ulaşınca (ayağa kalkarak) hutbe irâd edip, Allâh'a hamd ettikten sonra şöyle buyurdular:
"Şu insanlara, ne oluyor ki, benim yaptığım bir şeyi yapmaktan çekinirler. Allâh'a yemin ederim ki, gerçekten ben, onlardan daha iyi Allâh'ı bilir ve onlardan daha çok O'ndan korkarım."
(Buhârî, Edep, 72, VII, 68)
9. Süleymân b. Surad(r.a.)'dan:
Hz. Rasûlullâh'ın huzurunda iki kişi birbirlerine hakaret ettiler. Birisinin (hiddetten) gözleri kıpkırmızı oluyor ve şah damarları şişiyordu. Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Gerçekten ben bir kelime bilirim ki, onu söylese muhakkak hiddet ve öfkesi giderdi. O da “Euzü Billahi mineş şeytanir racim” * sözüdür."
O kimse (bunu Hz. Rasûlullâh'dan işiten ve okuması için kendisine tavsiyede bulunan şahsa:) "Bende delilik mi gördün?" dedi.
(Müslim, Birr, 109, III, 2015)
* İnsandaki vehim kuvvesinin şartlanmalarla "yok"u var, "var"ı yok olarak düşünmesi sonucu; insana kendini Allâh Esmâ'sı dışında bağımsız bir varlık ve beden kabul ettiren; bunun sonucu olarak da gökte bir tanrı kabulüne yönlendiren, taşlanmış şeytanî vesveselerden, Hakikatim olan Allâh Esmâ'sının koruyucu kuvvelerine sığınırım. Kaynak: www.ahmedhulusi.org/kuran/001_fatiha_a.htm
10. Sehlb. Muâz, babası (r.a.)’dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Yapmaya gücü yettiği hâlde öfkesini yenen kimseyi, Allâhu Teâlâ kıyâmet günü mahlûkatın başında çağırır ve hûrilerden dilediğini seçmekte muhayyer kılar."
(Ebû Dâvud, Edep, 3, V, 13J)
11. Ebû Zer (r.a.)’den, Hz. Rasûlullâh buyurdu:
"Kardeşinin yüzüne gülümsemen senin için sadakadır, iyilikler ile emretmen ve kötülüklerden nehyetmen sadakadır, bir kimseye yolunu kaybettiği yerde yol göstermen sadakadır, a'mâya kılavuzluk yapman senin için sadakadır, yoldan taşı, dikeni ve kemiği gidermen senin için sadakadır, kendi kovandan kardeşinin kovasına boşaltman sadakadır."
(Tırmizi, Birr, 39, IV, 341)
10.Tevekkül hakkında
1. Cabir (r.a)'den, Hz. Rasûlullâh'ı şöyle söylerken işittiğini söyledi: “Sizden biriniz mutlaka Allah’a hüsn-i zan ederek ölsün.”
(Ibn Mâce, Zühd, 14, II, 1395)
2. Enes (r.a)'den;
Bir adam Hz. Rasûlullâh'a: "Ya Rasûlullâh, onu (deveyi) bağlayıp da mı (Allah'a) tevekkül edeyim, yoksa salıp da mı tevekkül edeyim?" diye sordu.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Onu (deveni) bağla da öyle tevekkül et."
(Tirmizi, Kıyamet, 60, IV, 668)
S. Ebû Temim el-Ceyşânî, Ömer (r.a.)'den, Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu işitmişti:
“Sizler, Allâh’a gereği gibi tevekkül etseydiniz, (sabahleyin) aç olarak gidip (akşamleyin) tok olarak dönen kuşu rızıklandırdığı gibi, elbette sizi de rızıklandırırdı.”
(İbn Mâce, Zühd, 14, II, 1394)
11.Hırs hakkında
1. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ, ecelini te'hir edip altmış yaşına ulaştırdığı bir kimsenin: (Müsâade etsen şöyle böyle yapardım, gibi) mazeretlerini dinlemez."
(BuhârÎ, Rikak, 5 Vii, 171)
2. Abdullâh (r.a.) dedi ki:
Hz. Rasûlullâh, yere bir dörtgen çizdi. Dörtgenin ortasına, onu bir kenarından keserek dışarı çıkan bir çizgi çekti. Ortadaki bu çizginin iki yanından ona doğru birtakım küçük çizgiler daha çizdi. Sonra çizgileri göstererek şöyle buyurdu:
"Şu insan, şu da onu kuşatan (veya "kuşatmış olan") ecelidir. Dörtgeni keserek dışarı çıkan, insanın arzularıdır. Ortadaki çizgiye yönelik küçük çizgiler, dert ve ıstıraplardır. İnsan, bu dertlerin birinden kurtulsa, öteki gelip çarpar. Şundan kurtulsa, beriki gelip yakalar."
(Buhârî, Rikak, 4 VII, 171; Tirmizî, Kıyamet, 22, IV, 635)
3. Abdullah (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kim, yoksul düşer de (Allah'ı unutarak) insanlara başvurur ve onlardan yardım istemeye kalkışırsa, yoksulluktan kurtulamaz. Allah'a ilticâ edip (sığınıp) O'ndan yardım dileyene, Allâhu Teâlâ sür'atle bir genişlik verir. (Bu da:) Ya acele bir ölümle veya acele bir zenginlikle olur."
(Ebû Dâvud, Zekât, 28, II, 296)
4. Ebu Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Yaşlı olanların gönlü (kalbi) iki şeyde daima gençtir. (Onlar da:) Dünya sevgisi, uzun emeldir."
(Buhârî, Rikak, 5, VII, 171)
5. Ebu Bekre (r.a.)'den;
Bir adam: "Yâ Rasûlullâh, insanların en hayırlısı kimdir?" diye sordu. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu: "Ömrü uzun ve ameli güzel olandır."
Adam tekrar: "İnsanların en kötüsü kimdir?" diye sordu. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Ömrü uzun ve ameli kötü olandır."
(Tirmizî, Zühd, 22, IV, 566)
G. Enes (r.a.) anlatıyor; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Âdemoğlu ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs."
(Tirmizî, Zühd, 28, IV, 570; İbni Mâce, Zühd, 27. II, 1415)
7. Enes (r.a.) şöyle dedi;
Hz. Rasûlullâh, yere birtakım çizgiler çizdi. Sonra da çizgileri göstererek şöyle buyurdu:
"Bunlar insanın istek ve arzuları, şu da onun ecelidir. İnsan hayâl içinde yaşayıp giderken bir de bakar ki, en yakın ölüm çizgisi karşısına gelivermiş."
(Buhârî, Rikak, 4, VII, 171)
"Bir yerde veba olduğunu duyduğunuz vakit, o yere gitmeyin. Bu hastalık bir yerde çıkar, siz de orada bulunursanız, ondan kaçmak için o yerden ayrılmayınız."
(Buhârî, Tıbb, 30, VII, 20, 21; Enbiyâ, 50, Hiyel, 13; Müslim, Selâm 92, II, 1737)
9. Ümmü Seleme (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh, evinden çıkınca şöyle buyurdu:
"Bismillahi tevekkeltü alAllahi, Allahümme inna neûzü Bike min en nezille ev nadılle ev nuzleme ev nechele ev yüchele aleyna." Hakikatım olan Allah ismiyle, Allah'a tevekkül ettim (hakikatımdaki elVekiyl ismi, işleviyle)." Allahım! Zelil olmaktan, dalalete düşmekten, zulme uğramaktan, (tanımayıp) cahil olmaktan, (tanınmayıp) cahilliğe uğramaktan sana sığınırız!"
(Tirmizî, Daavât, 35, V, 490, 3423; Ebû Dâvud, Edeb, 112, V, 328, 5094)
12.Ana-baba hakları hakkında
1. Abdullâh b. Amr (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın rızası, (anne) ve babanın rızâsındadır. Allah'ın gazabı da (anne ve) babanın gazabındandır."
(TirmizÎ, Birr, S, iV, S11)
2. Abdullâh b. Mes'ud (r.a.)'dan;
Hz. Rasûlullâh'a "Allah katında en iyi amel nedir?" diye sordum. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu: "Vaktinde kılınan namaz."
"Sonra hangisi?" dedim. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Anneye, babaya iyilik ve itâat etmektir."
"Sonra hangisi?" dedim. Hz. Rasûlullâh şöyle devam etti:
"Allah yolunda savaştır"
(BuhârÎ, Edep, 1, Vii, 69)
3. Ebû Ümâme (r.a.)'den;
Bir adam, Hz. Rasûlullâh'a: "Anne babanın, çocukları üzerindeki hakkı nedir?" diye sordu. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Onlar (senin) ya Cennetin, ya da Cehennemindir."
(İbn Mâce, Edep, I, II, 1208)
4. Enes (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullâh'a bir adam geldi ve "Ben savaşmak istiyorum, fakat buna da gücüm yetmiyor" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle sordu:
"Anne ve babandan kimse kaldı mı?"
Adam "Annem var"dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Ona hizmet etmekle Allah'ın huzuruna çık. Bunu yaparsan hem Hac, hem Umre yapmış, hem de mücâhid olmuş olursun."
(Ebû Ya'lâ, Müsned, V,175 No: 2760; Taberânî, Mu'cemü'l-Evsat, III, No: 2936, 434-435)
S. Ebû Said (r.a.)'den:
Yemen ahâlisinden bir adam, yurdunu bırakarak Hz. Rasûlullâh'a geldi. Hz. Rasûlullâh şöyle sordu:
"Yemen'de kimsen var mı?"
Adam "Annem, babam var" dedi." Hz. Rasûlullâh şöyle devam etti:
"Sana müsâade ettiler mi?"
Adam "Hayır!" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Öyle ise onlara dön de onlardan müsâade iste, müsâade ederlerse savaş, etmezlerse onlara hizmet et!"
(Ebû Dâvud, Cihad, S2, iii, S9)
6. Talha b. Muâviye Es-Sülemî(r.a.)'den:
Hz. Rasûlullâh'a geldim ve "Yâ Rasûlullâh! Ben Allah yolunda savaşmak istiyorum" dedim. Hz. Rasûlullâh şöyle sordu: "Annen sağ mıdır?"
"Evet" dedim. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu: "Ayağına sarıl, Cennet oradadır."
(Taberânî, Kebîr, VIII, 311, Hadis No:8162)
7. Abdullâh b. Amr (r.a.)'dan:
Hz. Rasûlullâh'a bir adam geldi ve şöyle sordu: "Yâ Rasûlullâh! Yurdumu terk ederek sizin emrinize girmeye geldim. Annemi ve babamı da ağlayarak bıraktım." Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Öyle ise, onlara dön de, ağlattığın gibi onları güldür."
(Ebû Dâvud, Cihad, 32, iii, 39)
8. Abdullah b. Amr İbni'l-Âs (r.a.)'dan:
Hz. Rasûlullâh'a bir adam geldi ve Allah yolunda cihâd için izin istedi. Hz. Rasûlullâh da şöyle sordu:
"Annen, baban sağ mı?"
Adam: "Evet" dedi.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Onlara hizmet et, ikramda bulun!"
(Buhârî, Cihad, 138, IV, 18)
Abdullâh b. Amr İbni'l-Âs (r.a.)'dan;
Hz. Rasûlullâh'a bir adam çıkageldi ve dedi ki "Yâ Rasûlullâh, mükâfatını Allah'tan dilemek üzere hicret ve cihâd için emrinize girmek istiyorum." Hz. Rasûlullâh şöyle sordu:
"Anan babandan sağ olan var mı?"
Adam "Evet, hatta ikisi de sağdır" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle devam etti:
"Sen Allah'tan ecir mi istiyorsun?"
Adam "Evet" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Öyle ise, anne ve babana (ebeveynine) dön de onların gönüllerini al, (kendilerine güzel hizmet et!)"
(Müslim, Birr, 6, III, 19)
9. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur;
"Başkalarının kadınlarına karşı nâmuslu ve iffetli olun ki, sizin kadınlarınız da nâmuslu ve iffetli olsunlar. Anne ve babanıza iyilik edin ve ihsanda bulunun ki, çocuklarınız da size karşı itaatlı ve hürmetkâr olsunlar. Bir kimseye, kardeşi, haklı olsun haksız olsun, özür dileyerek gelirse, onu kabûl etsin; şâyet kabûl etmezse, (âhirette) Havz-ı Kevser'e yanaşamaz."
(Hakîm, IV, 154)
10. İbn-i Ömer (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur;
"Anne, babanıza iyilik edin ve ihsanda bulunun ki, çocuklarınız da size itaat etsin ve saygı göstersinler. İffetli ve namuslu olun ki, kadınlarınız da iffetli ve namuslu olsunlar."
(Taberânî, 1006, II, 8)
11. Küleyb b. Menfaa, dedesinden rivâyetine göre;
O, Hz. Rasûlullâh Efendimize geldi de "Yâ Rasûlullâh, kime iyilik ve ihsanda bulunayım?" dedi. Hz. Rasûlullâh, şöyle buyurdu:
"Annene, babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve bunlardan sonra gelen yakınlarına ve (sende) hakkı bulunan ve ziyâreti şart olan (kimse)lere."
(Ebu Davud, Edep, 129, V, 351)
12. İbn-i Ömer (r.a)'dan;
Hz. Rasûlullâh'a bir adam geldi de; "Ben büyük bir günah işledim, benim için bir tevbe (imkânı) var mı?" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle sordu:
"Annen var mı?"
Adam "Hayır" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle devam etti:
"Teyzen var mı?"
Adam "Evet" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Ona iyilik et."
(Tırmizî, Birr, ö, iV, 3G9)
1S. Berâ' b. Âzib (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Teyze, anne makâmındadır."
(BuhârÎ, MegazÎ, 43, V, 87)
14. İbn-i Ömer (r.a)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"İyiliklerin en iyisi, kişi, (babasının) yerini aldıktan sonra, baba dostlarının âilesini ziyâret(le ilginin devam) etmesidir."
(Müslim, Birr, 4, iii, 1979)
15. İbn-i Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduklarını işittim:
"İyiliklerin en iyisi, evlâdın, baba dostlarının âile efrâdına ilgi göstermesidir."
(TirmizÎ, Birr, 5, iV, s. 313: Müslim, Birr, 11-13, iii, 1979)
16. Ebû Bürde (r.a.)'den:
Medine'ye vardığında, Abdullah b. Ömer bana geldi ve: "Sana ne için geldim biliyor musun?" dedi.
Ben de: "Hayır" dedim.
(O:) "Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu işittim."dedi:
"Kabrinde babasını ziyâret etmek isteyen, babasından sonra onun arkadaşlarını ziyâret etsin."
Abdullah b. Ömer bana "Babam Ömer ile senin baban arasında kardeşlik ve sevgi vardı da onun için ziyaret etmek istedim." dedi.
(İbn Hibban, II, Hadis no: 432, 175)
17. Esmâ (r.a.)'dan:
Annem müşrike olduğu hâlde (benden bir şey istemek için) geldi. Ben de Hz. Rasûlullâh'a: "Annem geldi, görüşmek istiyor, onunla görüşeyim mi?" diye sordum. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Evet, annen ile görüş!"
(Buhârî, Hibe, 29, III, 142)
18. Ebû Hüreyre (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullâh'a bir kişi geldi de: "Yâ Rasûlullâh, iyi muâmele ve ihsânıma en çok lâyık olan kimdir? (En çok kime iyilik ve ihsan etmeliyim?)" dedi.
Hz. Rasûlullâh "Annene" buyurdu.
Adam "Sonra kime?" dedi.
Hz. Rasûlullâh "Annene" buyurdu.
Adam "Sonra kime?" dedi.
Hz. Rasûlullâh "Annene" buyurdu.
Adam "Sonra kime?" dedi.
Hz. Rasûlullâh (bu defa da) "Sonra babana" buyurdu.
(Buhârî, Edep, 2, VII, 69)
19. Behz b. Hakîm, babası vasıtasıyla dedesinden (r.a.) rivâyetine göre şöyle demiştir:
"Yâ Rasûlullâh, kime iyilik ve ihsanda bulunayım?" Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Annene, sonra annene, sonra annene, sonra babana, sonra (da) sırası ile yakınlarına. Bir kimse, yakınından, ondaki malın fazlasından bir şey istese, o da ona vermese, kıyâmet günü, -vermediği o fazla mal- onun için yavuz bir yılan olur (ve ona azâb eder)"
(Ebu Davud, Edep, 129, V, 351; Tirmizî, Birr, 1, IV, 309)
20. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Burnu sürtülsün, yine burnu sürtülsün, yine burnu sürtülsün."
"Kimin, yâ Rasûlullâh?"denildi. Hz. Rasûlullâh şöyle devam etti:
"Ana, babasından birinin veya ikisinin ihtiyarlık çağına yetişip de sonra cennete giremeyenin."
(Müslim, Birr, 9, iii, 1978)
"Kim ki müslüman bir köleyi azâd eder, bir müslüman esiri hürriyetine kavuşturursa bu, onun cehennemden kurtulmasına sebep olur."
(Ebu Davud, İtk, 14, IV, 275)
22. Atâ b. Yesâr'dan; Hz. Rasûlullâh'a bir kişi şöyle sordu:
"Yâ Rasûlullâh, annemin yanına girmek için kendisinden müsâade isteyeyim mi?" Hz. Rasûlullâh şöyle dedi: "Evet (izin al, öyle gir)."
Adam "Fakat bir evde oturuyoruz" Hz. Rasûlullâh şöyle devam etti:
"Olsun, yine müsâade iste."
Adam "Ama hizmetini ben görûyorum" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle sordu:
"Olsun, yine izin almadan yanına girme, onu çıplak görmek ister misin?"
Adam "Asiâ" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"O hâlde izin alarak gir."
(Muvatta, İstizan, 1, II, 963)
23. Ebu't-Tufeyl (r.a.)'den:
Hz. Rasûlullâh'ı, Ci'râne'de (Mekke ile Taif arasında bir yer) et taksim ediyorken gördüm. O vakit ben çocuktum, deve kemiklerini taşırdım. (Baktım ki;) bir kadın çıkageldi, doğru Hz. Rasûlullâh'a yaklaştı. Hz. Rasûlullâh da onu karşıladı ve onun oturması için abasını yere serdi, o da üzerinde oturdu.
Bunun üzerine: "Bu kimdir?" diye sordum.
Oradakiler: "Bu, Onu (Resûi-i Ekrem'i) emzirendir. (Yani Hz. Rasûlullâh'ın süt annesidir.)" dediler.
(Ebu Davud, Edep, 12G, V, 1S2)
24. Ebu Üseyd Mâlik b. Rebîa es-Sâidî'den:
Benî Seleme kabilesinden bir adam geldi de: "Yâ Rasûlullâh, anne ve babamın ölümlerinden sonra, onlara yapabileceğim bir iyilik var mı?" diye sordu. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Evet, onlar için mağfiret dilemek, vasiyetlerini ve taahhüdlerini yerine getirmek, yakınlığı onlar vasıtası ile olan (amca, hala, dayı, teyze gibi) kimseleri ziyâret etmek ve onların dostlarına ikramda bulunmaktır."
(İbn Mâce, Edep, 2, II, 1209)
25. Enes b. Mâlik (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen, anne ve babasına ihsan ve ikramda bulunsun ve akrabâlarını ziyâret etsin."
(Ahmed b. Hanbel, 3, 156)
26. Muaz b. Enes (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Ebeveynine itâat eden, ikram ve ihsanda bulunana ne mutlu! Allah, onun ömrünü artırsın."
(Taberânî, Kebîr, XX, Hadis no: 447, s. 199)
27. Sevbân (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kişi, işlediği günahtan ötürü rızıktan mahrûm olur (geçim darlığına uğrar). Kaderi (mukadder olan musibeti) ancak dua durdurur. Ömrü, ancak (ebeveyne) itâat ve güzel ahlâk arttırır (uzatır)."
(İbn Mâce, Fiten, 22, II, 1334)
28. Abdullah b. Amr (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"En büyük günahlardan birisi de kişinin anne ve babasına lanet etmesidir (kişinin onlara sövmesidir)."
Denildi ki: "Yâ Rasûlullâh, kişi, ebeveynini nasıl lânetler? (söver)" Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Adam (başkasının) babasına lanet eder (söver), o da onun babasına lânet eder (söver); başkasının annesine lânet eder (söver), o da onun annesine lânet eder (söver)."
(Buhârî, Edep, 4, VII, 68)
29. Muğîre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ, anaya-babaya asi olmanızı, vermeniz icab eden şeyi vermemenizi, hakkınız olmayan şeyi istemenizi, kız çocuklarını canlı canlı gömmenizi haram kıldı ve sizin için dedikoduyu, çok soru sormayı ve (lüzumsuz yere) mal sarfetmeyi (israfı da ) hoş görmez."
(Buhârî, Edep, 6, VII, 70)
"Size en büyük günahları haber vereyim mi?"
Biz de "Evet Yâ Rasûlullâh (bildir)" dedik. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Allah'a şirk koşmak, anne ve babaya âsi olmaktır."
Rasûlullâh buraya kadar anlattıklarını yaslanmış vaziyette anlatırken, burda doğrularak oturdu ve devamla;
"Dikkat! Bilhassa yalan konuşmak, yalan şahitliği; dikkat! Yalan konuşmak; dikkat! Yalan şahitliği yapmaktan korununuz" diyerek durmadan (o derece) tekrar ediyordu ki, sözünü kesmeyeceğini sandık.
(Buhârî, Edep, 6, VII, 71)
31. Sevbân (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Üç şey vardır ki, bunlar ile yapılan amelin faydası olmaz:
1.Allaha şirk koşmak,
2.Anne ve babaya asi olmak,
3.Muharebe meydanından kaçmak".
(Taberânî, Hadis no: 1420, II, 95)
32. Abdullâh b. Amr İbni'l-Âs (r.a)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Üç kişi vardır ki, kıyamet günü Allâhu Teâlâ, onlara (rahmet nazarı ile) bakmaz:
1.(Anne ve babasına) asi olan,
2.Devamlı içki içen,
3.Verdiğini başa kakan."
(Ahmed b. Hanbel, ii, 134)
33. Ebû Bekr (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ, bütün günahlardan dilediklerinin (cezasını) kıyâmet gününe kadar erteler. Yalnız ana ve babaya yapılan isyânın cezâsını Allâhu Teâlâ sâhibine, ölmeden önce de dünyâda verecektir."
(HakÎm, iV, 1dö)
34. Amr b. Mürre el-Cühenî(r.a.)'den:
Bir kişi Hz. Rasûlullâh'a gelerek "Yâ Rasûlullâh! Allah'tan başka ibâdete lâyık kimse olmadığına, Allâhu Teâlâ'nın birliğine, senin de Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ettim, beş vakit namazı kıldım, malımın zekâtını verdim ve Ramazan-ı Şerif orucunu da tuttum" dedi.
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Anne ve babasına âsi olmamak şartıyla, bu durumda ölenler kıyâmet gününde, Nebiler, sıddîklar ve şehitler ile -yanyana iki parmağını kaldırıp (göstererek)- böylece yanyana berâber bulunurlar."
(İbn Hibban, VIII, Hadis no: 3438, 223-224)
35. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Dört kişi vardır ki, Allâhu Teâlâ onları Cennet'e koymayacak ve onlara Cennet'in ni'metlerini tattırmayacaktır. Bunlar:
1.Devamlı içki kullanan,
2.Ribâ yiyen,
3.Haksız yere yetim malı yiyen,
4.Anne ve babasına âsî olanlardır."
(HakÎm, ii, 3J)
36. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kişinin Cennette derecesi yükselir."
Adamcağız: "Bu nereden geldi?" diye sorar.
Kendisine: "Çocuğunun senin için istiğfâr etmesinden (bağışlama dilemesinden)dir" denir.
(Ibn Mâce, Edep, 1, II, 1207)
37. Mikdâm b. Madî Kerb (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allahu Teâlâ; size annelerinize iyilik etmenizi ve hizmette bulunmanızı tavsiye eder."
Hz. Rasûlullâh bunu üç defa tekrarladı.
"Allahu Teâlâ, size, babalarınıza iyilik etmenizi ve hizmette bulunmanızı tavsiye eder. Allahu Teâla size, derecesine göre yakınlarınıza ikramda bulunmayı emir ve tavsiye eder."
(İbn Mâce, Edep, 1, II, 1208)
13.Çocuk hakları hakkında
1. Hâris b. Nu'mân (r.a.)'ın Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivâyetine göre; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Çocuklarınıza hoş muâmelede (davranışta) bulunun ve onları güzel terbiye edin."
(İbn Mâce, Edep, 3, II, 1211)
2. Eyyüb b. Musâ vâsıtası ile dedesi (r.a)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Hiçbir baba, çocuğa, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz."
(Tirmizî, Birr, 33, IV, 338)
3. Câbir b. Semüre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Adamın, çocuğunu güzel terbiye etmesi, bir ölçek (buğday) sadaka vermesinden daha hayırlıdır."
(Tirmizî, Birr, 33, IV, 337)
4. Ebû Said el Hudri (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kim ki, üç tâne kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, everir ve onlara iyilikte bulunursa, onun için cennet vardır."
(Ebû Dâvud, Edep, 12Q, 121, V, 355)
S. İbn-i Abbâs (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kimin kız çocuğu olup da, onu canlı canlı (mezara) gömmez, ona hakâret etmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse, Allâhu Teâlâ o kimseyi Cennet'e koyar."
(Ebû Dâvud, Edep, 12Q, 121, V, 354)
6. Ömer b. Abdi'l-Aziz (r.a.)'den; Sâliha bir kadın olan Hakîm kızı Havle dedi ki:
Hz. Rasûlullâh, kızının oğullarından biri kucağında (olduğu hâlde) dışarı çıkarken şöyle buyurdu:
"Siz Allâh'ın kokularından (nimetlerinden) olduğunuz hâlde ne yazık ki, anne ve babanız sizin için cimriliğe, korkaklığa ve cehâlete düşerler (haksızlık ederler)."
(Tirmizî, Birr, 11, IV, 317)
7. Üsâme b. Zeyd(r.a.)'dan:
Hz. Rasûlullâh, beni alıp (bir) dizine, (torunu) Hasan'ı da öteki dizine alıp oturturdu. Sonra onları bağrına basardı ve şöyle diye duâ ederdi:
"Allâh'ım! sen bunlara rahmet et (acı). Zira ben onlara merhamet ediyorum"
(Buhârî, Edep, 22, VII, 76)
8. Hz. Âişe (r.a)'dan:
Hz. Rasûlullâh'a bir bedevî Arap gelerek dedi ki "Siz çocukları öper misiniz? Biz ise onları öpmeyiz." Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allah, senin kalbinden merhameti çıkardığı(na göre) ben ne yapayım? (Ben senin kalbine merhamet verecek değilim)"
(Buhârî, Edep, 18, VII, 75)
9. Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kimin üç kızı, veya üç kız kardeşi veyahut da iki kızı veya iki kız kardeşi olup da geçimlerini güzel sağlar, onlar hakkında Allah'tan korkarsa, onun için Cennet vardır."
(Tirmizî, Birr, 13, IV, 320)
Hz. Âişe (r.a)'nın evine, yanında iki kız çocuğu bulunan bir kadın geldi. Hz. Âişe, ona üç hurma verdi. (Kendisi yemeyerek) kadın çocuklarına birer hurma verdikten sonra üçüncü hurmayı da yine çocuklarına böldü. Hz. Âişe, diyor ki "Sonra Hz. Rasûiuiiâh geidi, durumu ona arz ettim. "
Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Niçin şaşıyorsun? Bu sayede o kadın da Cennet'e girer."
(İbn Mâce, Edep, 3, II, 1210)
11. Hz. Âişe (r.a)'dan; şöyle buyuruyor:
Yanında iki kız çocuğu bulunan bir kadın evime geldi ve benden (yiyecek) bir şey istedi. (Ne yazık ki) bende tek bir hurmadan başka bir şey yoktu. Kadın aldığı bu hurmayı iki kız çocuğuna bölüştürdü ve kendi ağzına bir şey koymadı. Sonra da kalktı gitti. Hz. Rasûlullâh gelince, bunu kendisine anlattım. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Kimin kız çocukları olur (ve onları geçindirmekte sabır ve tahammül gösterir)se, onlar, onun için Cehennem'e siper olurlar"
(Buhârî, Zekât, 10, II, 114, 115)
12. Zerbî (r.a.)'den; Enes b. Malik'in şöyle dediğini işittim:
Yaşlı bir zât, Hz. Rasûlullâh'ı görmek için geldi. Oradakiler ağır alıp da ihtiyara yer vermekte geciktiler. Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Küçüğüne acımayan, büyüğüne saygı göstermeyen bizden değildir."
(Tirmizî, Birr, 15, IV, 321)
13. Ebû Hüreyre (r.a.)'den:
Bir gün Hz. Rasûlullâh, Hz. Ali (r.a.)'in oğlu Hz. Hasan (r.a.)'ı öptü. Akra' b. Hâbiset-Teymî de huzûrunda bulunuyordu. (Bunu görünce:) "Benim on tane oğlum olduğu hâlde hiç birini öpmedim" dedi.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh, ona baktı, sonra da şöyle buyurdu:
"Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz."
(BuhârÎ, Edeb, 18, Vii, J5)
14. Muttalib b. Abdullâh el-Mahzûmî'den;
Hz. Rasûlullâh'ın zevcesi Ümmü Seleme (r.a.)'nın huzûruna girdim.
(Bana:) "Oğlum, Hz. Rasûlullâh'dan işittiğimi sana söyleyeyim mi?" (dedi.)
"Evet (buyur), anneciğim." (dedim). Hz. Rasûlullâh'ı şöyle söylerken işittim:
"Bir kimse, iki kız çocuğuna, yâhud iki kız kardeşine, yâhut da akrabasından iki kıza, sevâbını Allah'tan dileyerek, Allâh'ın lütfu ile ihtiyaçları kalmayıncaya kadar veya onlara yetecek miktarda infakta bulunursa, ona Cehennem'den perde olurlar."
(Ahmed b. Hanbel, VI, 293)
1S. Ebû Saîdi'l-Hudri (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kim, üç kız çocuğu bakıp, büyütür ve onları güzel terbiye eder, onları evlendirir ve onlara ihsanda bulunursa, onun için Cennet vardır."
(Ebû Dâvud, Edeb, 1SG, Hadis no: 514J, V, S55)
14.Karı-koca hakları hakkında
1. Amr b. el-Ahvas (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Dikkat ediniz, sizin karılarınız üzerinde, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin karılarınız üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimseleri minderinize oturtmamaları ve hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat ediniz, onların da sizin üzerinizdeki hakları, giyim ve yiyeceklerini iyi bir şekilde sağlamaktır."
(Tirmizî, Rada, 11, III, 467)
"Dört şey Resûlullerin sünnetlerindendir:
1.Kına yakınmak
2.Koku sürünmek
3.Misvâk kullanmak (diş temizlemek)
4.Evlenmek."
(TirmizÎ, Nikâh, 1, iii, 391)
5. Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Dünya varlık dünyasıdır. En hayırlısı da sâliha kadındır."
(Nesei, Nikâh, 15, Vi, 69: Müslim, Rada, 64, 1467)
4. Abdullâh b Mes'ud (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Gençler! İçinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zira evlenmek, gözleri (haramdan) daha çok korur, zinadan daha çok muhâfaza eder. Gücü yetmeyen kimse ise oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir özelliği vardır."
(Buhârî, Nikâh, 2, VI, 117)
S. Enes (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Allâhu Teâlâ bir kimseye sâliha bir kadın nasib ederse, ona dininin yarısında yardım etmiş olur. Arta kalan yarısında da Allah'tan korksun ve kendini korusun."
(TaberânÎ, Evsat, i, Hadis no: 976, 522)
6. Enes tarafından Beyhakî rivâyetinde ise, Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
“Kul evlendiği vakit dininin yarısını tamamlamış olur. Artık geri kalan yarısında da Allâh’a karşı gelmekten kaçınsın.”
(Taberânî, Evsat, I, Hadis no: 976, 522)
7. Ebû Nüceyh (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Evlenmeye muktedir olup da evlenmeyen benden değildir."
(Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat, I, Hadis no: 993, 524)
8. İbn-i Abbas (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Dört (haslet vardır ki, bunlar) kimde bulunursa, dünyâ ve âhiretin hayrı kendisine verilmiş olur:
1.Şükreden kalp
2.Zikreden dil
3.Belâya sabreden beden
4.Kocasına ve malına hıyanet etmeyen kadın."
(Taberânî, Evsat, 8, Hadis no: 7208, 103)
9. Sevbân (r.a.)'den:
"Altın ve gümüş yığan..." mealindeki ayet nâzil olduğunda, Hz. Rasûlullâh ile bir yolculukta idik.
Sahâbeden birisi: "(Ayet) Altın ve gümüş hakkında nâzil oldu, Malın hangisinin daha hayırlı olduğunu bilsem de onu edinsem" dedi.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Onun en iyisi, zikreden dil, şükreden kalb, imânını kuvvetlendirmekte kendisine yardım eden mü'mine kadın."
(Tirmizî, Tefsîr u Kur'an, 9, V, 277)
10. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Üç kimse (vardır ki), onlar, Allâh'ın yardımını hak etmişlerdir:
1.Allah yolunda mücâhede eden
2.Âzâd olması için deruhte ettiği (üstlendiği) parayı ödemek isteyen köle
3.İffetini korumak için evlenen kimse."
(Tirmizî, Fedailul Cihad, 20, IV, 184)
11.Enes b. Mâlik (r.a.)'den; şöyle anlatıyor:
Üç kişi Hz. Rasûlullâh’ın zevcelerinin evlerine giderek Hz. Rasûlullâh’ın ibadetinden sordular, vaktâ ki Hz.
Rasûlullâh’ın ibâdeti onlara haber verildi, bunu (kendileri için) azımsadılar ve:
"Biz, Hz. Rasûlullâh gibi nerede olabiliriz? Allâhu Teâlâ, geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır" dediler. Bunun üzerine birisi:
"Ben devamlı olarak geceleri sabaha kadar namaz kılacağım", diğeri:
"Ben hiç fasıla vermemek üzere bütün sene oruç tutacağım", bir diğeri:
"Ben de asla evlenmeyecek ve kadınlar ile münâsebette bulunmayacağım" dedi. Hz. Rasûlullâh, onların yanına gelince şöyle buyurdu:
"Şöyle, şöyle diyen kimseler siz misiniz? Dikkat edin, vallahi ben sizden daha fazla Allah’tan korkar ve (fenalıktan) korunurum! Fakat buna rağmen hem oruç tutarım, hem yerim, hem namaz kılarım, hem yatarım ve hem de kadınlarla evlenirim. Binâenaleyh sünnetimden yüz çeviren benden değildir."
(Buhârî, Nikâh, 1, VI, 116)
12. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kadın (genellikle) dört (haslet) için nikah edilir: Malı için, soyu için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı tercih et ki, ellerin topraklansın (hayır bulasın)."
(Buhârî, Nikâh, 15, VI, 123)
13. Ebû Said el-Hudri (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki kadın, dini, malı ve güzelliği için nikahlanır. Sen dindar olanı seç ki, elin bereket bulsun."
(TirmizÎ, Nikâh, 4, iii, 39ö)
14. Ebû Hüreyre (r.a.)’den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Mü'minlerin imanca en mükemmeli, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananızdır."
(TirmizÎ, Rada, 11, iii, 4öö)
15. Ebû Ümame (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle söylerdi:
"Mü'min kişi için, Allâhu Teâlâ'nın emirlerine sarılıp nehyettiği şeylerden kaçınmadan sonra en faydalı şey iyi bir zevcedir ki söylediğini tutar. Yüzüne bakarsa gönlü açılır, kendisine yemin verdirecek olursa sözünden caymaz. Kocasının bulunmadığı zamanda iffetine (kocasına) ve malına hıyânet etmez."
(Ibn Mâce, Nikâh, 5, i, d9ö)
16. İbn-i Ömer (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu işittim:
"Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlığınızdan (elinizin altındakinden) sorumlusunuz: Âmir, çoban (koruyucu) dur ve çobanlığından (maiyyetinden) sorumludur. Kişi ailesinin koruyucusu ve eli altında olanlardan sorumludur. Kadın, eşinin evinin koruyucusudur, eli altında bulunanlardan sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malının koruyucusudur ve eli altında bulunanlardan sorumludur. Hepiniz çobansınız ve (her biriniz) çobanlığından (emri altında bulunanlardan) sorumlusunuz."
(Buhârî, Itk, 18, III, 125)
17. Büreyde (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ'dan başkasına yemin eden, bizden değildir. Karı ile kocasının veya efendi ile kölesinin arasını açan, bizden değildir."
(Ahmed b. Hanbel, V, 352)
18. İbn-i Ömer (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allah katında, helâl olan şeylerin en sevimsizi eşini boşamak (talâk) tır."
(Ibn Mâce, Talak, 1, I, 656; Ebu Davut, Talak, 3, II, 631-ö32)
19. İbn Saîd (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet günü Allah katında (zayi edildiğinde günahının ağırlığı bakımından) en büyük emanetlerden biri, kişinin eşiyle birlikte -içli dışlı- olduktan sonra onun sırrını (başkasına) yaymasıdır."
(Ahmed b. Hanbel, iii, ö9)
Hz. Rasûlullâh, kızı Hz. Fatıma'yı evlendirdiğinde, çeyiz olarak ona kadife bir örtü, içine hurma lifi doldurulmuş deri bir yastık, iki el değirmeni, bir su kırbası ve iki testi verdi.
Hz. Ali, bir gün Hz. Fatıma'ya:
"Allah'a yemin olsun ki, bitkin düştüm, göğüslerim ağrıdı. Allah, babana esirler verdi. Gitsen de ondan bir hizmetçi istesen!" deyince Hz. Fatıma:
"Yemin olsun ki, değirmenle un öğütmekten benim de ellerim kabardı", dedi ve Hz. Rasûlullâh'ın yanına geldi. Hz.Rasûlullâh:
"Niçin geldin yavrucuğum?", deyince Hz. Fatıma:
"Sadece hâlinizi sormak için geldim", diyerek isteğini söylemeye utandı ve geri döndü.
Hz. Ali, "Ne yaptın?" deyince Hz. Fatıma:
"İstemeye utandım", dedi. Bu defa beraberce Hz. Rasûlullâh'ın huzuruna geldiler.
Hz. Ali, Allah Resûlüne, "Bitkin düştüm, göğüslerim ağrıdı", dedi.
Hz. Fatıma da: "Değirmenle un öğütmekten benim de ellerim kabardı. Cenab-ı Hak, sana esirler ve bolluk ihsan etti. Bize hizmetçi verir misin?" dedi.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle dedi:
"Ehl-i Suffe (evleri olmadığı için Hz. Rasûlullâh 'in mescidinde yatıp kalkan sahabiler) açlıktan kıvranırken onları bırakıp da size veremem. Onlara verecek bir şey bulamıyorum. Yalnız şu esirleri satıp parasını onlara harcayacağım."
Onlar da geri döndüler. Daha sonra Hz. Rasûlullâh, Hz. Ali ile Hz. Fatıma'nın evlerine gitti. Onlar yatıyorlardı. Örtüleri ile başlarını örtseler ayakları açılıyor, ayaklarını örtseler başları açılıyordu. Hemen doğruldular, Hz. Rasûlullâh, "Kalkmayın" dedi ve sonra şöyle dedi;
"Benden istediğiniz şeyin daha hayırlısını size söyleyeyeyim mi?"
Onlar da "Buyur" dediler. Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Her namazın arkasından 10 defa Sübhanallah, 10 defa Elhamdülillah, 10 defa Allahü Ekber; yatarken de 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah ve 34 defa Allahü Ekber, deyiniz. Bunları bana Cebrail (a.s.) öğretmiştir."
(Ahmed b. Hanbel, I, 106, 850)
21. Aişe (r.a.)'dan; şöyle anlatıyor:
Sevde bint-i Zem'a (r.a.) (Hz. Rasûlullâh eşi) bir gece (bâzı ihtiyâcı için) sokağa çıkmıştı. (Şişman bir kadın olduğu için kolayca tanınabiliyordu). Ömer (r.a.) de kendisini gördü, tanıdı ve: "Vallâhi gözümüzden kaçmadın (tanıdık seni)"dedi. (Buna canı sıkılan) Sevde (şikâyet etmek üzere) Hz. Rasûlullâh'a müracaat etti. Hz. Rasûlullâh da benim evimde akşam yemeği yiyordu ve elinde bir kemikli et vardı. Sevde durumu anlatınca, bu sırada vahiy nâzil oldu. Hemen Rasûlullâh Efendimiz başını kaldırarak şöyle buyurdu:
"İhtiyacınız için dışarı çıkmanıza müsâade edilmiştir."
(Buhârî, Nikâh, 115, VI, 159-160)
22. Muâviyetü'l-Kuşeyrî (r.a.)'den;
Hz. Rasûlullâh'a: "Ey Allah'ın Resûlü! Kadının erkek üzerindeki hakkı nedir?" diye sordum. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Yediğinden onu yedir, giydiğinden de onu giydir. Yüzüne vurma, kötü söz de söyleme. Küstüğünüzde de ancak evinizin içinde yataklarınızı ayırın."
(Ebû Dâvud, Nikâh, 42, ii, 6G6)
23. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"İman eden bir erkek iman etmiş bir kadına (ondaki hoşuna gitmeyecek bir ahlâktan dolayı) buğz etmesin (kızmasın). (Çünkü) onun bir huyundan hoşlanmıyorsa, diğerinden hoşlanabilir."
(Mûsiim, Rada, 61, ii, 1G91)
24. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allah'a ve Ahiret gününe inanan, komşusuna eziyet etmesin. Kadınlara, öğütleri iyi bir şekilde yapın, onlara karşı iyi davranın... "
(BuhârÎ, Nikâh, 8G, Vi, 145)
25. Câbir (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Sizden biriniz uzun zaman hariçte (evinden uzakta) kalırsa, dönüşünde gece vakti habersiz eve girmesin."
Çünkü, Hz. Rasûlullâh, (uzun zaman uzakta kalan) kimsenin habersiz âilesi yanına gece gelmesini hoş görmezdi. Yine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"(Evinizden uzun zaman uzak kaldığınızda) evinize dönerken gece ansızın eve girmeyiniz. (Aileniz) saçlarını tarasın, düzeltsin, yapılması gereken temizlikleri yapsın."
(Müslim, Rada, 57, II, 1088)
26. Enes (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Bana dünyadan; kadın, güzel koku sevdirilmiş, namaz gözümün nuru kılınmıştır."
(Nesâî, Işretü'n-Nisâ, 36, VII, 61)
15.Yakınları gözetmek hakkında
1. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Rızkının geniş, ömrünün uzun olmasını arzu eden (akrabalarını ziyaret etsin) onlarla olan bağlantısını devam ettirsin."
(BuhârÎ, Edep, 12, Vii, 72)
2. Abdurrahman b. Avf (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ buyuruyor ki:
"Allah" Ben'im, "Râhman" Ben'im, 'rahim'i yarattım, onu kendi ismimden türettim. Bundan dolayı akrabâlık haklarını gözetenlere Ben de rahmet ederim. Bunu gözetmeyenlerden de rahmetimi keserim."
(TirmizÎ, Birr, 9, Hadis no: 19Q8, iV, 315)
3. Ebû Eyyûb (r.a.)'den:
Bir kişi, Hz. Rasûlullâh'a: "Beni Cennet'e koyacak bir ameli bana haber ver" dedi.
Orada bulunanlar: "Buna ne oluyor, buna ne oluyor?"diye taaccüblerini ifâde ettiler. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu: "İhtiyâcı var ki soruyor, şaşıracak ne var (dedikten sonra:) Allâh'a ibadet eder, O'na hiçbir şey ortak koşmaz, namazı doğru kılar, zekâtı verir, yakınlarını ziyâret edersin. Sanki devenin üstünde imiş gibi - Bırak onu*."
(Buhârî, Kitabu'z-Zekât, 1, II, 109)
* Sanki Rasûlullâh Efendimiz deve üzerinde imiş, adam da devesinin yularından tutup bu suâli sormuş gibi Resûl-i Ekrem bu cevâbı verdikten sonra: Artık bırak deveyi (yoluna devam etsin), buyurmuştur.
4. Hz. Aişe (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Rahim, (sanki) arşa asılı (imiş gibi) Allah'ın rahmetine sığınmıştır. O (şöyle) söyler:
"Beni (sıla-i rahim) gözeten kimseye Allah rahmet etsin. Beni (sıla-i rahimi) terk edenden de Allah, rahmetini kessin."
(Müslim, Birr, 6, Hadis no: 17, III, 1981)
5. Cübeyr b. Mut'im (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Sıla-i rahim etmeyen kimse Cennet'e giremez."
(Müslim, Birr, Hadis no: 19, III, 1989)
G. Ebû Hüreyre (r.a.)'den:
Bir kişi, Hz. Rasûlullâh'a: "Yâ Rasûlullâh! Benim yakınlarım var. Ben onları ziyâret ederim, onlar bana gelmez. Ben onlara iyilik ederim, onlar bana kötülük eder. Ben onlara yumuşak davranırım, onlar bana câhillik eder (kaba davranırlar)" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Eğer dediğin gibi isen, onlara kızgın kül yediriyor gibisin, (yâni senin yaptığın iyiliğe karşı) onların kötülüğü kendi aleyhlerinedir. Sen böyle davrandığın müddetçe, Allâhu Teâlâ sana yardımcı olur ve seni onlardan korur."
(Müslim, Birr, 6, Hadis no: 22, iii, 1982)
"Sıla-i rahmi ne ile (ve nasıl) yapacağınızı büyüklerinizden öğreniniz. Çünkü sıla-i rahm, akraba arasında sevgi, malda çokluk, ömürde ise berekettir."
(Tirmizî, Birr, 49, Hadis no: 1979, IV, 351)
8. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
Allâhu Teâlâ, mahlûkâtı yaratıp yaratma işini bitirdiğinde; rahim (yakınlık, lisân-ı hâl ile) dedi ki:
"Bu (huzurunda duruşum), ayrılık firkatından sana sığınanların duruşudur" (Allahu Teâlâ:)
"Evet, seni ziyaret edene rahmet etmeme, seninle ilgisini kesenden rahmetimi kesmeme râzı olmaz mısın?" buyurdu. (Rahim):
"Evet râzıyım yâ Rab" dedi. (Allâhu Teâlâ:)
"İşte bu senin (hakkın)dır", buyurdu. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
İsterseniz, "Geri dönerseniz, arzda bozgunculuk yapmak ve akrabalıkları da parçalamak beklenmez mi sizden? İşte bunlar, Allâh'ın kendilerine lânet ettiği, kendilerini sağırlaştırdığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir." (Muhammed, 47/22-23) âyetini okuyunuz.
(BuhârÎ, Edeb, 13, iii, 72)
9. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah'a ve âhiret gününe iman etmiş ise misafirine ikram etsin (ağırlasın). Kim Allah'a ve ahiret gününe iman etmiş ise sıla-i rahim etsin (yakınları ile ilgilensin). Kim Allah'a ve âhiret gününe iman etmiş ise, (ya) hayırlı söz söylesin veya sussun."
(Müslim, Iman, 19, IV, 68)
10. Ebû Zer (r.a.)'den: Halîlim ve en çok sevdiğim Hz. Rasûlullâh, bana iyilikten bâzı hasletler tavsiye etti: "l.(Dünyâlıkta) kendinden üstün olana bakmayıp benden daha aşağıda olana bakmayı
2.Yoksulları sevip onlara yaklaşmayı
3.Arka çevirseler bile yakınlarıma sıla-i rahm (ziyaret) yapmayı
4.Allah rızâsı uğrunda yericilerin yermesine aldırmamayı
5.Acı olsa da doğruyu ve hakikatı söylemeyi
6.Cennet hazinelerinden bir hazine olduğu için, "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi'llâh" demeyi."
(İbn-i Hibbân, Sahih, Hadis no: 449, II, 194)
11. Hz. Âişe (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh, kendisine şöyle buyurmuştur:
"Kime yumuşak huyluluktan nasibi verilmişse, dünyâ ve âhiret iyiliğinden de verilmiş demektir. Akrabalık bağlarını gözetmek, iyi komşuluk ve güzel ahlâk, ülkeyi imar eder ve ömrü bereketlendirir."
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, Vi, 159)
12. Dürre bint-i Ebu Leheb (r.a.)'dan rivayete göre şöyle dedi:
Adamın biri Hz. Rasûlullâh'a geldi. (Bu esnada) Hz. Rasûlullâh minberde idi. Adam dedi ki "Ya Rasûlullâhi İnsanların en hayırlısı kimdir?" Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdular:
"İnsanların hayırlısı; (Kur'an'ı) çok okuyan, en takvalı olan, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran ve sıla-i rahimde bulunan kişidir."
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, Vi, 432)
13. Ümmü Gülsüm bint-i Ukbe (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Sadakanın en kıymetlisi, içinde düşmanlık hisleri taşıyan fakat bunu açığa çıkaramayan akrabaya verilen sadakadır."
(Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr, XXV, Hadis no: 204, 171)
14. Ebu Hüreyre (r.a.) den: Hz. Rasûlullâh'tan işittim; buyurdular ki:
"Kim, rızkının genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın."
(Buhârî, Edeb, 12, VII, 72)
15. Rabbab, amcası Selman İbni Âmir (r.a.) den: Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Sizden biriniz iftar ettiğinde hurma ile iftar etsin. Çünkü o berekettir. Eğer hurma bulamazsa su ile (iftar etsin) çünkü o temizdir. Yoksula bir şey vermek sadakadır. Akrabaya bir şey vermenin ise iki sevabı vardır. Birisi sadaka sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabıdır."
"Rahim (akrabalık), Allah'ın rahmetinin eserlerindendir. Allah buyurdu: Kim bu bağı korursa, Allah ona merhamet eder. Kim onu koparırsa, Allah da ondan ihsan ve rahmetini keser."
(BuhârÎ, Edeb, 1S, Vii, JS)
17. A'meş (r.a.)'den; şöyle anlatıyor:
İbn-i Mes'ud (r.a.), sabah namazını müteakip bir (ilim) halkasında oturmuştu ve şöyle dedi:
"Allah için and verdiririm ki, yakınları ile ilgilerini kesenler aramızda bulunmasınlar (gitsinler). Çünkü Rabbimize duâ etmek istiyoruz. Akrabâsı ile ilgisini kesenlere gök (rahmet) kapıları kapalıdır."
(Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr, IX, Hadis no: 8793, 158)
18. Cübeyr b. Mut'im (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Akrabaları ile ilgisini kesenler Cennet’e giremez.”
(Buhârî, Edeb, 11, III, 72)
19. Ebû Mûsâ (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Üç kişi Cennet'e giremez:
1.İçkiye müptelâ olan
2.Akrabaları ile alakasını kesen
3.Sâhir (büyücü)lerl tasdik edip onlara inanan."
(İbn-i Hibbân, Sahih, Hadis no: 5S46, Xii, 165)
20. Hz. Âişe (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Mükâfatına en çabuk erişilecek hayırlar, iyilik ve sıla-i rahm (akrabayı ziyaret)dir. Cezâsı en sür'atli görülen fenalıklar da zulüm ve akrabâ ile alâkayı kesmektir."
(İbn-i Mâce, Sûnen, Zûhd, 2S, Hadis no: 4212, 2, 14G8)
21. Abdullah bin Amr (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Akrabadan gelen iyiliğe misliyle karşılık veren kimse, tam manasıyla akrabasıyla ilgi kurmuş değildir. Gerçek sıla (ilgilenme), kendisiyle ilgiyi kesenleri görüp gözetmektir."
(Buhârî, Edep, 15, VII, 73)
22. Ukbe b. Amir (r.a.)'den; şöyle anlatıyor:
.... Sonra Hz. Rasûlullâh ile karşılaştım, (mübârek) elinden tuttum da kendisine: "Yâ Rasûiuiiâh, bana ameiierin faziietiiierinden haber ver" dedim. Hz. Rasûlullâh bana şöyle buyurdu:
"Ey Ukbe! Seni ziyâret etmeyeni sen ziyâret et, sana vermeyene sen ver, sana zulmedenden uzaklaş."
Diğer bir rivâyette şöyle buyurdu:
"Sana zulmedeni affet."
(Ahmed b. Hanbei, Mûsned, ii, 82)
23. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Üç (haslet) kimde bulunursa, Allah Teâlâ onun hesâbını kolayca yapar ve rahmeti ile onu Cennetine kor."
Ashab "Anamız, babamız sana fedâ olsun, onlar nedir yâ Rasûlullâh?" diye sordular. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuşlardır:
"1.Seni mahrum edene senin vermen.
2.Sana gelmeyene senin gitmen.
3.Sana zulmedeni de affetmendir. Bunları yaptığın vakit Allah seni Cennet'e kor."
(HakÎm, 2/518)
"Haksız olarak müslümanın ırzına, nâmus ve şerefine dil uzatmak en büyük günahlardandır. Ve şu rahm (akraba ile ilgilenmek kelimesi), Aziz ve Celil olan Rahmân'dan türemiştir. Kim ki, akrabasıyla ilgisini keserse (sıla-i rahim yapmazsa) Aziz ve Celil olan Allah, Cennet'i ona haram eder."
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1, 190)
2S. Ebû Bekre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Ahiretteki cezasından başka, dünyada da günah sahibine acele olarak cezâsını Allâhu Teâlâ'nın vereceği günahlardan, zulüm ve sıla-i rahmi kesmekten (akraba ile ilgilenmemekten) daha büyüğü yoktur."
(Tirmizî, Kıyâmet, 57, Hadis no: 2511, IV, 664)
16.Müslümanların birbirine karşı görevleri hakkında
1. İbn-i Ömer (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona ne zulmeder, ne de onu yalnız bırakır. Kim, kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da o kimsenin ihtiyacını giderir. Kim, bir müslümanın sıkıntısını giderirse, Allâhu Teâlâ da o kimsenin kıyâmet sıkıntılarından birini giderir. Kim, bir müslümanın (ayıbını) örterse, kıyâmet gününde Allâhu Teâlâ da onun ayıplarını örter."
(BuhârÎ, Mezalim, 3, iV, 159)
2. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kim, bir müslümanın dünya sıkıntılarından birisini giderirse, Allâhu Teâlâ da onun kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Kim, dünyada darda (güçlükte) kalmışa kolaylık gösterirse, Allahu Teâlâ da ona dünya ve âhirette kolaylık gösterir. Kim, bir müslümanın dünyada bir ayıbını örterse, Allahu Teâlâ da dünya ve ahirette onun kusurlarını örter. Kul, mü'min kardeşinin yardımında bulundukça, Allah da onun yardımcısıdır."
(Müslim, Zikr, 11, iii, 2Q74)
3. Nu'man İbn-i Beşîr (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Mü'minler, birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğunda, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."
(Müslim, Birr, 18, VI, 1999)
4. Ebû Mûsâ (r.a.)'dan;
Hz. Rasûlullâh Efendimiz, parmaklarını birbirine geçirerek:
"Mü'min, mü'min için bir binâ gibidir. Biri diğerini destekler (kuvvetlendirir)."
buyurdular ve parmaklarını birbirine geçirdiler (ellerini kenetlediler).
(Müslim, Birr, 18, VI, 1999)
5. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh'ı şöyle söylerken işittim:
"Allâhu Teâlâ, rahmeti yüz parçaya böldü de doksan dokuzunu kendisinde bıraktı, bir parçasını yere indirdi. İşte o bir parça ile, yaratıklar birbirlerine karşı merhametli olurlar. Hatta kısrak at da yavrusuna değer (de eziyet verir) korkusu ile tırnağını kaldırarak (onu ezmemeye) dikkat eder."
(Müslim, Tevbe, 4, 6, 2108)
G. Abdullâh b. Amr (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Yerdekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsinler."
(TirmizÎ, Birr, 16, Hadis no: 1924, iV, 324)
İ. Cerir b. Abdullâh (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz."
(TirmizÎ, Birr, 12, Hadis no: 1911, iV, 318)
"Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize ta'zimde (saygıda) bulunmayan ve iyilikle emredip, kötülükten men'etmeyen (alıkoymayan) bizden değildir."
(Tirmizî, Birr, 15, Hadis no: 1919, IV, 321)
9. Enes (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Genç bir kimse bir ihtiyara -yaşlılığından dolayı- ikrâm ederse, Allah da ihtiyarlığında (mükâfat olarak) ona ikrâm edecek bir kimse ihsân eder."
(Tirmizî, Birr, 75, Hadis no: 2022, IV, 372)
10. Zeyd b. Sâbit (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kul, mü'min kardeşinin ihtiyacını gidermeye devam ettikçe, Allâhu Teâlâ da onun ihtiyâcını giderir."
(TaberânÎ, el-Mu'cemu'l-KebÎr, V, Hadis no: 4SG1, 11S)
11. İbn-i Ömer, (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allahu Teâlâ'nın (insanlar arasında) bir kısım yaratıkları vardır ki, onları insanların ihtiyaçları(nı gidermek) için yaratmıştır. İnsanlar ihtiyaçlarında onlara müracaat ederler. İşte Allâh'ın azâbından emin olanlar onlardır."
(Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr, XII, Hadis no: 13334, 274)
12. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Pazartesi ve perşembe günleri Cennet kapıları açılır. Allâh'a şirk koşmayan her kulun günâhı bağışlanır. Ancak kendisiyle (mü'min) kardeşi arasında düşmanlık bulunan kişi (nin günâhı) bağışlanmaz ve şöyle denir: "Onlar, barışıncaya kadar bağışlanmalarını bekletiniz, onlar barışıncaya kadar bağışlanmalarını bekletiniz, onlar barışıncaya kadar bağışlanmalarını bekletiniz."
(Müslim, Birr, 11, VI, 1987)
13. Hz. Aişe (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Bir kulun üzerinde Allah'ın nimeti çoğaldıkça, o kimseye karşı insanların külfeti de artar. İnsanların o külfetlerine katlanmayan kimse, o nimeti yok olmaya sunmuş olur."
(Tergib, 3/391, No: 6; Kenz, 6/347, No: 15994)
14. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"İnsanın her bir eklemi için her Allah'ın günü bir sadaka vermek gerekir: İki kişinin arasını bulman, (haklarında adaletle hükmetmen) bir sadakadır. Bir kimseye bineğine binerken yardımcı olman veya yükünü hayvanına yüklemesine yardım etmen bir sadakadır. Güzel bir söz söylemek sadakadır. Namaza giderken attığın her adıma bir sadaka sevabı vardır. Gelip geçenleri rahatsız eden bir şeyi yoldan alıp atman bir sadakadır."
(Müslim, Zekât, 16,1, 699)
15. Ebû Hüreyre (r.a.)'den:
Doğru olan ve doğruluğu kabûl edilen (Ravza-i Şerife'ye işâret ederek): Şu odanın sâhibi Ebü'l-Kâsım (Hz. Rasûlullâh'ı) şöyle söylerken işittim:
"Rahmet, ancak (her türlü fenâlığı yapan) şakiden çekip alınır."
(TirmizÎ, Edeb, dS, iV, 13ö)
16. Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allâhu Teâlâ'nın, kullarının faydalanmaları için özel nimetler verdiği birtakım kulları vardır. Onlar bu nimetleri gereği gibi sarfettikleri müddetçe, Allah bu nimeti onlarda devam ettirir. Onlar, bu nimetleri (gerekli yerlerde sarftan) uzaklaştıklarında Allâhu Teâlâ da bu nimetleri onlardan alarak başkalarına verir."
(Silsile-İ' Ahadis, Sahiha, No: 1692, IV, 264)
17. Ashab-ı Kiram, Hz. Rasûlullâh ile birlikte bir seferde idiler. Onlardan birisi uyuyan bir kardeşinin ipini (şaka için) çekip alırken o uyanıverdi. Korku ve heyecâna düştü. Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Bir müslümanın, bir müslümanı korkutması ve heyecana düşürmesi helâl olmaz."
(Tirmizî, Fiten, 3, IV, 462)
"Kim, bir kula ihtiyâcı anında yardım ederse, ayakların kaydığı (kıyâmet) gün(ün) de Allâhu Teâlâ onun makâmını sâbit kılar."
(Tergib, S/S92, No: 1G)
19. Enes (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Müslüman kardeşinin ihtiyâcını gidermek maksadı ile giden bir kimse için, Allâhu Teâlâ, onun ayrıldığı yere dönünceye kadar, her bir adımına yetmiş sevab yazar ve yetmiş (küçük) günâhını yok eder. Onun vâsıtasıyla iş görülürse, anasından doğduğu gün gibi günahından çıkmış olur. (Şayet) o esnada ölecek olursa, hesab görmeden Cennet'e girer."
(Ebu Ya'lâ, Müsned, 5/175, No: 2789)
20. Hz. Âişe (r.a)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Müslüman kardeşinin, hayırlı bir işe muvaffak olabilmesi veya zor bir işini kolaylaştırmak için selâhiyetli kimselere aracılıkta bulunan kişiye, Allâhu Teâlâ, ayakların kaydığı kıyâmet gününde sırâtı geçmek için yardım eder."
(İbn-i Hibbân, Sahih, ii, Hadis no: 5SG, 28J)
21. Ebu Şureyh (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Vallahi iman etmiş olamaz, vallahi iman etmiş olamaz, vallahi iman etmiş olamaz."
Sahabilerden biri de; "Kim iman etmiş olmaz ey Allah'ın Resûlü?" diye sorunca, Hz. Rasûlullâh şöyle cevap verdi: "Kötülüğünden, komşusunun emin olmadığı kimse."
(BuhârÎ, Edeb, 29, Vii, J8)
22. Ebû Musâ (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Her müslüman, sadaka vermelidir." Denildi ki: "Ya buiamazsa? (Ne yapar Yâ Rasûiuiiâh?)" Hz. Rasûlullâh: "Elleriyle çalışır; hem kendine bakar hem de tasadduk eder." (O şahıs): "Ya (çalışmaya) muktedir değil ise? (Ne yapar?)" dedi. Hz. Rasûlullâh:
"Yardıma muhtâç olan mazlûma yardım eder." "Ya (buna da) muktedir değil ise? (Ne yapar?)" diye sorulduğunda, Hz. Rasûlullâh:
"İyilikle yâhud hayır ile emreder." (O şahıs): "Ya (buna da) gûcû yetmezse?" diye sorduğunda Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Kendisini kötülükten alıkor, zirâ o da sadakadır."
(Mûsiim, Kitabu'z-Zekât, 16,1, 699)
23. Ebu Hureyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyuruyordu:
"Ey müslüman hanımlar! Tırnak ucu kadar da olsa, sakın ha, komşu komşuyu hakir görmesin!"
(BuhârÎ, Edeb, SG, Vii, J8)
24. Iyaz b. Hımâru'l- Mücâşiî (r.a.)'ın rivayetine göre; Hz. Rasûlullâh buyurdu ki:
"Cennet ehli, üç kimsedir:
1.Âdil olup, sadaka veren ve muvaffak olan kudret ve sulta sâhibi insan
2.Her müslümana ve yakınlarına karşı yumuşak kalpli olan kimse
3.Kalabalık aile sahibi olduğu hâlde durumundan şikâyet etmeyen fakir Cehennem'e girecekler de beş sınıftır:
1.Şunun bunun peşinden takılıp giden, dünya ve ahirete yarayacak işlerde bulunmayan zayıf ve hafif akıllı kimseler
2.Az da olsa, gördüğü her şeye göz diken hâinler
3.Akşam, sabah (gece-gündüz) başkasının mal ve canına hile düşünenler
4.Cimrilik edip yalan konuşanlar
5.Çirkin ve kaba söz ve hareketlerde bulunanlardır."
(Müslim, Cennet, 116, Hadis no: 63, III, 2197)
25. Cabir b. Abdullah ve Ebû Talha b. Sehl el-Ensâri'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Bir kimse, Müslüman bir kardeşine, iffetinin noksanlaşacağı ve hürmetinin yok olacağı bir yerde (şekilde ve mevzuda) yardımını keserse, Allâhu Teâlâ ona, kendi yardımını arzu ettiği bir yerde yardım elini uzatmaz. Bir
kimse müslüman bir insana namusunun zedeleneceği, iffet ve şerefinin yok olacağı bir yerde yardım ederse, Allâhu Teâlâ da ona, yardımını arzu ettiği bir yer (ve zaman) da muhakkak yardım eder."
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, iV, 3Q: Ebu Davud, Edeb, 41, Hadis no: 9884, V, 197)
2G. Muâz b. Esed el-Cühenî'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
Bir kimse, bir mü'mini bir münafıktan korursa, Onu [Hz. Rasûlullâh'ı] bizzat gördüm. Buyurdular ki:
"Allâhu Teâlâ, kıyâmet gününde Cehennem ateşinden onun etlerini korumak için bir melek gönderir. Ve bir kimse bir müslümana herhangi bir şeyle atar (söz söyler) ve o şey ile ayıplanmasını isterse, Allâhu Teâlâ onu dediği şeylerden çıkıp (temizleninceye) kadar Cehennem köprüsü üzerinde bırakır (hapseder)."
(Ebû Dâvud, Edeb, 41, Had.no: 4883, V, 196)
2İ. Vâsile b. el-Eska' (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Kardeşin için (kötülük günlerinde) sevinç gösterme, yoksa Allâhu Teâlâ ona rahmet eder, seni de (ondaki belâya) uğratır."
(TirmizÎ, 54, iV, Hadis no: 25Q6, 662)
2S. Muâz İbn-i Cebel (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Bir kimse kardeşini bir kusur ile ayıplarsa, o kusuru işlemeden, o kimse ölmez."
(TirmizÎ, 53, iV, Hadis no: 25Q5, 661)
2S. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Her müslümanın diğer müslümana malı, ırzı ve kanı haramdır. İşte takva buradadır (diyerek kalbini gösterdi). İnsana, kötülük bakımından, müslüman kardeşini küçük görmesi yeter."
(Müslim, Birr, 18, Hadis no: 1927, iV, 325)
17.Gıybet hakkında
1. Ebû Mûsa (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh'dan şöyle soruldu:
"Müslümanların en faziletlisi kimdir?" Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Elinden ve dilinden müslümanların emin olduğu kimsedir."
(Müslim, İman, 14, Hadis no: 66, I, 66)
2. Hz. Âişe (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Ben herhangi bir insana benim de şuyum, buyum vardır, demeyi sevmem."
(Ebu Davud, Edeb, Bab 40, Hadis no: 4875, V, 192)
3. Cündüb (r.a.)’den; dedi ki:
Bir A'râbi (köylü) geldi, devesini çökertti, sonra bağladı, mescide girdi ve Hz. Rasûlullâh'ın arkasında namaz kıldı. Hz. Rasûlullâh selâm verince, devesine geldi ve onu çözdü, sonra bindi ve sonra da şöyle nidâ etti: "Yâ Rab, bana ve Muhammed'e rahmet eyle ve bizim rahmetimize (başka) bir kimseyi ortak etme." Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"O mu, yoksa, devesi mi daha çok dalâlettedir (yolunu şaşırmıştır), söyler misiniz? Onun dediklerini duymadınız mı?"
"Evet, duyduk" dediler.
(Müslim, Kihac, 47, I, 935)
4. Ebû Berze el-Eslemî(r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Ey dili ile iman edip, hakiki iman kalbine girmemiş olan kişilerin topluluğu! Sakın müslümanları gıybet etmeyiniz ve onların ayıplarının peşine düşmeyiniz. Zira bir kimse onların ayıpları peşine düşerse, Allâhu Teâlâ da onun ayıbını ortaya kor. Allâhu Teâlâ bir kimsenin ayıbını ortaya koymak isterse, onu evinde de rezil, (perişan) eder."
(Ebû Dâvud, Edeb, 4Q, Hadis no: 4879, V, 194)
5. İbn-i Abbas (r.a.)'dan; dedi ki:
Hz. Rasûlullâh, iki mezara uğradı. Buyurdular ki:
"Bu iki kabir (içinde olanlar) gerçekten azâb ediliyorlar. Bu, büyük bir günah içinde oldukları için değil; şu (kabirdeki) idrardan sakınmazdı. Şu (kabirdeki) ise koğuculuk yapıp gezerdi."
Sonra yaş bir hurma dalı istedi. Onu ikiye böldü. Birini bir kabre, diğerini öteki kabre dikti ve şöyle buyurdu: "Bunlar kuruyuncaya kadar azabları hafifleyeceği umulur."
(Buhârî, Vudu, 1055,1, 61)
6. Enes b. Mâlik (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Ben Mi'râca çıkarılınca birtakım insanlara uğradım. Onların bakırdan tırnakları vardı. (Onunla) yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Dedim ki:
"Ey Cibril, kimdir bu insanlar!" (Cebrail) dedi ki:
"Bunlar insanların etlerini yiyen ve ırzları (namusları) peşine düşen kimselerdir."
(Ebû Dâvud, Edeb, 40, Hadis no: 4878, V, 194)
7. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Muhakkak kebâirin (büyük günahların) en büyüklerinden birisi de, kişinin, müslüman bir adamın ırzına haksız yere dil uzatmasıdır. Bir sövmeye karşılık iki kere (ard arda) sövmek de büyük günahlardandır."
(Ebû Dâvud, Edeb, 4G, Hadis no: 4S77, V, 193)
8. Saîd b. Zeyd (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Azabı en çok arttıran günahlardan birisi de müslümanın ırzına (namus, onur ve haysiyetine) haksız yere dil uzatmaktır."
(Ebû Dâvud, Edeb, 4G, Hadis no: 4S7ö, V, 193)
9. Hz. Âişe (r.a.)'den; şöyle anlatıyor;
Hz. Rasûlullâh'a: "Safiyye'nin şu şu kusurları (ve hele) boyunun kısa olması sana yeter" dedim. Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Öyle bir söz konuştun ki, (onun günahı cisimlenip) denize atılsa, denizi bulandırır ve kokuturdu."
Hz. Âişe (r.a.)'den;
Yine Hz. Rasûlullâh'a bir insandan bahsetmiştim. Hz. Rasûlullâh (r.a.) şöyle buyurdular:
"Bana dünyalıktan birçok şey verilse de kimseyi kötülükle anmayı sevmem."
(Ebû Dâvud, Edeb, 4G, Hadis no: 4S7d, V, 192)
10. Ebû Hüreyre (r.a.)’den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
Hz. Rasûlullâh:
"Gıybet nedir, biliyor musunuz?" diye sordular.
Ashâb "Allah ve Resûlü bilir."dediler. Hz. Rasûlullâh:
"Kardeşini hoşuna gitmeyen şeylerle anmandır" buyurdu.
Birisi "Dediğim şeyler kardeşimde varsa ne buyurursunuz?" dedi. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdular: "Söylediğin eğer onda varsa, onu gıybet etmiş olursun; ve eğer yoksa iftira etmiş olursun."
(Müslim, Birr, 2G, iii, 2GG1)
11. Ebû Hüreyre (r.a.)’den; Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Bir adam, insanlar helâk oldu, dediği vakit, o, onların en çok helâk olanıdır."
(Müslim, Birr, Bab 41, Vi, 2G24)
12. Hz. Âişe (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Arkadaşınız öldüğü zaman onu bırakın, gıybetini yapmayın."
(Ebû Dâvud, dG, Hadis no: 4S99, V, 2Gö)
13. Ebû Hüreyre (r.a.)’den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"İki kişi arasını bozmaktan son derece sakının, çünkü böyle hareket eden, dini yok eder."
(Tirmizî, Kıyamet, 56, Hadis no: 2508, IV, 663)
"Ashâbımdan bir kimse, herhangi bir kimseden aleyhimde söylenmiş sözü bana getirmesin; zirâ ben sizin karşınıza sâlim kalbli olarak çıkmayı severim."
(Ebû Dâvud, Edeb, SS, Hadis no: 4860, V, 18S)
15. Muâz İbn Cebel (r.a.) şöyle dedi:
Ya Rasûlullâh! Bana, beni cennete girdirecek, cehennemden uzaklaştıracak bir iş (amel) söyle, dedim. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Çok büyük bir şey istiyorsun. Ancak bu, Allah'ın kolay kıldığı kişi için pek kolaydır: Hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnızca Allah'a kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın. Zekâtı verirsin. Ramazan orucunu tutarsın. Gücün yeter, imkân bulabilirsen haccedersin."
Sonra sözüne şöyle devam etti:
"Şimdi sana hayır kapılarını haber vereyim mi?: Oruç kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürmesi gibi günahın azâbını söndürür. Kişinin gece yarısı kıldığı namaz da günahı söndürür."
Bundan sonra Hz. Rasûlullâh şu âyetleri okudu:
"(Gece) yataklarından kalkıp; korkarak ve umarak Rablerine dua ederler... Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından Allâh için karşılıksız bağışta bulunurlar! Hiçbir nefs, yaptıklarına ceza (karşılık) olarak, gözünü sevinçle parıldatacak nimetler içine gizlenmiş olanları bilemez!" [32-Secde sûresi, 16, 17].
Daha sonra Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Sana bütün işlerin başını, ana direğini ve doruk noktasını bildireyim mi?"
Ben: "Evet, bildiriniz Ya Rasûlullâh!" dedim. Ya Rasûlullâh:
"İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu cihaddır" buyurdu. Sonra:
"Sana bütün bunların kıvamının kendisine bağlı olduğu şeyi (can damarını) bildireyim mi?" dedi.
Ben: "Evet, bildir Ya Rasûlullâh!" dedim.
Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh dilini tuttu ve:
"Şunu koru!" buyurdu.
Ben: "Ya Rasûlullâh! Biz konuştuklarımızdan da sorgulanacak mıyız?" dedim. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Annen yokluğuna yansın ey Muaz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir!"
(Tirmizî, İman, 8; İbni Mâce, Fitten, 12, II, 1314, 3973)
16. Ebû'd-Derdâ (r.a.), Hz. Rasûlullâh'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kim, kardeşinin ırz ve namusunu savunursa, Allah da kıyamet günü onu cehennemden muhafaza eder."
(Tirmizî, Birr, 20, IV, 327)
18.Komşuluk hakkında
1. Ebu Hureyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa komşusuna eziyet etmesin; Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa komşusuna iyilik etsin; Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin, yahut sussun!"
(BuhârÎ, Edeb, S1, Vii, J9)
2. Ebu Hureyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh buyurdular ki:
"Kötülüğünden komşusunun emin olmadığı kimse cennete giremez."
(Müslim, İman, 73, I, 68)
19.Hayvan hakları hakkında
1. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
Bir adam, bir yolda giderken çok susamıştı. Bir kuyu buldu. Oraya indi ve suyunu içti, sonra çıktı. Bir de (dilini çıkarmış) soluyan ve susuzluktan çamur yalayan bir köpek gördü. Adam (kendi kendine), "Şu köpek de benim gibi son derece susamıştır" dedi ve kuyuya indi. Mestini doldurdu. Ve ağzına tutarak köpeğe içirdi. Allâhu Teâlâ, onun bu işini kâbul etti. Bundan dolayı da o adamı affetti.
Dediler ki: "Yâ Rasûlullâh, hayvanlarda da bizim için ecir var mıdır?" Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdular:
"Evet, her yaş ciğer sâhibi olanda (diri olanda bizim için) ecir vardır."
(Müslim, Selam, 41, II, 1761)
Hz. Rasûlullâh ile bir seferde bulunuyorduk. Bir ihtiyâcım için ayrılmıştım. (Orada) iki yavrusu olan bir serçe kuşu gördüm ve yavrularını aldım. Serçe, gelerek, yana yakıla yavruları için çırpınmaya (bağırmaya) başladı. Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh gelerek şöyle buyurdu:
"Bu kuşu yavru acısı ile sızlandıran kimdir? Yavrusunu kendisine iâde edin."
Yine Hz. Rasûlullâh, yaktığımız bir karınca yuvasını görünce:
"Bunu kim yaktı?" diye sordu.
Biz: "Biz yaktık"dedik. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Ateş ile azap, ancak ateşin Rabbi olan Allah'a mahsustur (böyle yapmayın)."
(Ebû Dâvud, Cihad, 122, Hadis no: 2675, III, 126)
3. İbni Ömer (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Bir kadın ölünceye kadar hapsettiği bir kedi yüzünden azâb edildi ve bu sebeple cehenneme girdi. Hayvanı hapsettiğinde ona bir şey yedirmemiş, içirmemiş, yerdeki haşereleri yemesine bile izin ve imkân vermemişti."
(Buhârî, Enbiyâ, II, 54; Müslim, Selâm, 151, 152, Birr, 133, 134)
4. Abdullah İbn Amr (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Cenâb-ı Hakk, haksız olarak bir serçeyi öldürenden kıyamet gününde hesap soracaktır."
Hz. Rasüiuiiâh'a: "Ya Rasûlullâh hakkı nedir?" diye sorulunca; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu: "Hakkı, başını koparıp atmak değil, kesip yemendir."
(NesâÎ, Dahaya, 42, Vii, 239)
20.YetimIere iyi muamele edilmesi hakkında
1. Ebû Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himâye eden kimseyle ben, cennette şöyle yanyana bulunacağız."
Hadisin râvisi Mâlik İbni Enes; -Hz. Rasûlullâh'in yaptığı gibi- işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi.
(Müslim, Zühd, 42, iii, 2287)
2. Ebû Hureyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"İnsanı mahveden yedi günahtan kaçının"
"Ya Rasûlullâh, bu yedi günah nedir?" diye sorduklarında. Hz. Rasûlullâh şöyie buyurdu: "1.Allah'a ortak koşmak
2.Efsun (sihir, büyü) yapmak
3.Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı bir kimseyi haksız yere öldürmek
4.Yetim malı yemek
5.Riba (faiz) yemek
6.Düşmana hücum anında savaştan kaçmak
İ.Namuslu, kendi hâlinde mü'min kadınlara zina iftirası yapmaktır."
(Buhârî, Vesâya, 23, III, 195, Tıb 48; Müslim, İman, 38)
S. Ebu Hüreyre (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Müslüman toplum içinde en hayırlı aile yuvası, içinde bir yetimin barındırıldığı ve ona iyi davranıldığı yuvadır. Müslüman toplum içinde en kötü aile yuvası, bir yetimin barındırıldığı esnada ona kötü davranıldığı yuvadır."
(İbn-i Mâce, Edeb, 6, Hadis no: 3679, ii, 1213)
4. İbn-i Ömer (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Allah katında en sevimli ev, içinde yetime ikrâm olunan evdir."
(Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr, XII, Hadis no: 13434, 296)
S. Ebû Hüreyre (r.a.)'den;
Bir adam, Hz. Rasûlullâh'a, kalbinin katılığından şikâyet etti. Hz. Rasûlullâh da şöyle buyurdu: "Yetimin başını okşa, zavallı fakirleri yedir."
"Dul ve yetimlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihâd eden veya gündüzleri oruç, geceleri ibâdetle geçiren kimse gibidir."
(Müslim, Kitabu'z-Zühd, 2, VI, 2286)
7. İbn-i Abbas (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Yetimlerden üç kişiye yardımda bulunan kimse, gündüzünü oruçlu, gecesini ibâdetle geçiren, sabah erkenden kılıcını çekerek Allah yolunda (savaşa) giden kimse gibidir."
Hz. Rasûlullâh orta ve işâret parmaklarını bitiştirerek şöyle buyurmuştur:
"Şu ikisi (bir arada) kardeş oldukları gibi, ben ve o, Cennet'te (aynı şekilde bir arada bulunan) iki kardeş gibiyiz.".
(İbn-i Mâce, Edeb, 6, Hadis no: 3680, II, 1213)
8. Ebû Ümâme (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Kim ki, yalnız Allah rızâsı için bir yetimin başını okşarsa, kendisine elinin değdiği saçlar sayısınca sevab verilir. Kim yanında bulunan yetime iyi davranırsa, onunla ben Cennette şöyle yanyana bulunacağız", diyerek parmakları arasından şahâdet parmağı ile orta parmağını işâret ederek göstermiştir.
(Ahmed b. Hanbel, V, 2dG)
9. Ebû Şüreyh Huveylid İbni Amr el-Huzâl (r.a.)den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"Allahım! İki zayıf kimsenin, yetimle kadının hakkını yemekten herkesi şiddetle sakındırıyorum."
(NesâÎ, es-Sünenü'l-Kübrâ, 'Işretü'n-Nisâ, 64, V, 363; Ibni Mâce, Edeb, 6)
10. İbn-i Abbas (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Müslümanlar arasından bir yetimi alıp da yemeğine ve içmesine iştirak ettireni Allah muhakkak Cennet'e kor. Ancak afvı mümkün olmayan günah işlemiş olmasın."
(TirmizÎ, Birr, 14, Hadis no: 191S, iV, 32G)
21.Arabuluculuk hakkında
1. Ümmü Gülsüm bint-i Ukbe b. Ebu Muayt (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"İki kişi arasını bulmak (düzeltmek) için söz götüren, yalancı değildir (yâni yalancı sayılmaz)."
Diğer bir rivâyette:
"İnsanlar arasını bulan, yalancı değildir. (Zirâ o) ya hayır söyledi veyâhut da hayırı ulaştırdı."
(Ebû Dâvud, Kitabu'l-Edeb, dS, V, 218, Hadis no: 492G)
2. Ebu'd-Derdâ (r.a.)'den; Hz. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
"Size oruç ve sadakadan sevap bakımından daha üstün bir şeyi haber vereyim mi?"
"Evet (buyur yâ Rasûlullâh!)" dediler. Hz. Rasûlullâh şöyle buyurdu:
"İki kişi arasını düzeltmek(tir). Zirâ, iki kişi arasının bozulması, (dinî meziyetleri) kökünden kazır. (Yâni dini meziyetleri kaybettirir.)"
(Ebû Dâvud, Edeb, dS, V, 21S, Hadis no: 4919)
3. Hz. Rasûlullâh'a ilk biat edenlerden Ümmü Gülsüm bint-i Ukbe (r.a.)'dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyuruyordu:
"Hayra niyet ederek ve hayır söyleyerek insanların arasını düzelten (ve bunun için icâbında yalan da söyleyen) kimse yalancı değildir."
(Ümmü Gülsüm:) İnsanların, üç şeyden başka hiçbir şeyde yalan söylemelerine Hz. Rasûlullâh'ın müsâade ettiğini işitmedim. (Bunlar:)
"I.Harp, insanların arasını bulmak
2.Kişinin karısıyla konuşması
3.Kadının kocasıyla konuşmasıdır"
(Müslim, Birr, 27, VI, 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder