1. Yasalara uygun ve / ya da deneysel yöntemlerle doğrulanmış belirli olgu, konu ya da olay kategorilerine.üiş-kin bilgileri bir araya getiren tutarlı bütün; ilim. (Bk. ansikl. böl. Bilkur) —2. Bilgi dallarından her biri (genellikle çoğul): Fen bilimleri. Sosyal bilimler. —3. Çeşitti bilgi alanlarını ilgilendiren çalışmalar; bu çalışmaları yapan bilginler: Bugün bilimin tartıştığı konular nelerdir? —4. Kimi .bilim alanlarını adlandıran bileşik sözcüklerin oluşumunda yer alır: Yerbilim, dilbilim, toplumbilim, vb. —5. Bilim adamı; belli bir bilim dalıyla uğraşmayı iş edinen, o alanda uzmanlaşmış kimse.
—Bilkur. Bilim felsefesi, XIX. yy.’da ortaya çıkan bir felsefe akımıdır. Bu akım, düşünmeye daha fazla tutarlılık kazandırmak; onu, elle tutulur ya da somut gerçeğe daha fazla yaklaştırmak ve aynı zamanda ona, kapsayıcı bir perspektif açmak amacıyla, felsefi düşünmeyi bilimsel ilerleyişe bağımlı kılmaya yöneldi. (Bk. ansikl. böl.) || insan bilimleri, insanı ve onun kişisel, kolektif, geçmiş ve şimdiki davranışlarını, inceleme nesnesi olarak alan bilim dalları. (Bk. ansikl. böl.)
—Biyol. Doğa bilimleri, doğada bulunan nesnelerin (hayvanlar, bitkiler, kayalar ve madenler) bilimsel olarak incelenmesi. (Doğa bilimleri, geleneksel olarak doğadaki üç âleme karşılık gelen üç dala ayrılmıştır: zooloji, botanik, jeoloji. Öte yandan, paleontoloji, ekoloji, fiziksel coğrafya, oşinografi vb. de doğa bilimlerinden sayılır. Doğa bilimlerinde araştırma yapanlara doğabilimci* denir.)
—ikonogr. Bilim, Ortaçağ’da esin perileri ya da bilim ağacı biçiminde temsil edildi. Dürer, Melankoli adlı yapıtında bilimin sınırlarını sanki o zamandan beliklemek istemişti. Klasik dönemden başlayarak Bilim, bir küre, bir pergel, bir cetvel ve kitaplar taşıyan bir kadın olarak temsil edildi.
—AnsIkl. Bilkur. Bilim felsefesi. Bu adlandırmayı ilk olarak A. Ampère, Essai sur la philosophie des sciences (Bilim felsefesi üzerine deneme), [1834-1843] adlı yapıtında kullandı. Ama bilim felsefesi, özellikle olguculukla (pozitivizmle) birlikte gelişti. A. Comte’a göre bilim felsefesi, tanrı-bilimsel ve metafizik aşamalardan geçen insan düşüncesinin ulaştığı bir sonuçtur: “Bilim felsefesinin ya da "olgucu felsefe" nin amacı [...], doğal olayların farklı alanlarına ilişkin olarak elde edilmiş bilgileri, bağdaşık bir öğreti çerçevesi içinde özetlemektir" (Cours de philosophie positive [Pozitif felsefe dersleri], 1).
Cournot ise şöyle der: "Filozofların yazılarında, bilimlerin ulaştıkları sonuçlara sürekli olarak göndermeler yapılır. Filozoflar, düşüncelerini daha iyi açıklayabilecek, kuramlarının uygulanmasını ve doğrulanmasını gösterecek örnekleri bilimlerde bulurlar. [...] Felsefenin bilimlere müdahalej daha sık görülür ve daha köklüdür.
Felsefe [...] bilimleri temelinden kav-■dğı gibi, onların doruklarını da ege-■antğinde tutar. Pozitif bilimler ilerlediği flçüde de düşünce, ilkelere, akla, şeylerin son ereğine geri dönüp onları ele al-■ufc için yeni fırsatlar bularak, soyut fel-düşünme alanına yönelir" (Essai sur fce fondements de nos connaissances et mr les caractères de la critique philoso-ftwque [Bilgilerimizin temelleri ve felsefi dBŞ&rinin ayırtedici özellikleri üzerine de-aame], 324).
Ama bilimlerin tutarlılığı ve etkililiği kargonda felsefe, "bilimlerin bilimi" ve kav-■nabilir her bilgiyi kapsamaya yetenekli bütünselleştirici bilgi rolünü oynamayı bir jana bırakmalıdır. H. Reichenbach’a gö-■e felsefe, bilime oranla ikincil bir yere saleptir. Reichenbach 1955'te şöyle yazıyordu: “XIX. yy. bilim tarihi, filozoflara çok geliş ufuklar açtı. Teknik buluşların bolluğu Ib mantıksal çözümlemelerin çokluğu at-başı gitti ve yeni felsefe, yeni bilimin temeli üzerine kuruldu. Bu yeni felsefe, bilimsel araştırmanın bir yan ürünü gibi başladı" {ßäimsel felsefenin doğuşu [The Rise of scientific philosophy]).
Bachelard'ın belirttiği gibi, bilim felsefesinin, tarihsel çözümleme ve bilgileri düzenleme işlevi de vardır: "Olguculuğun (pozitivizmin) ya da biçimciliğin (formalizmin) ne gibi bir yeri olduğu incelenmezsem bilim felsefesi sakatlanmış olur [...]. Ama [...] bütün bilimsel bilgi felsefeleri, uygulamalı akılcılıksan başlamak üzere bir düzen içine girerler" (/e Rationalisme appliqué [Uygulamalı akılcılık], 1, 2). Gus-dorf da şöyle yazar: "Bilim felsefesi, tutarlı bir bütün haline getirmeye çalışacağı ça-kşmaların (yani bilginlerin çalışmalarının) bir ikinci okunması olarak işe karışacaktır ve gerçeğin yapısı, dünyanın ve insanın kökeni ve yazgısı konusunda edinebileceğimiz kesin bilgileri derleyip toplayacaktır' ' (De l’histoire des sciences à l'histoire de pensée [Bilimlerin tarihinden, düşüncenin tarihine], 4). Ama şunu da ekler: “Bilimin belli bir andaki durumunu değişmez bir şey haline getirip kesin bir sonuç çıkarmak istediği için bilim felsefesi, genellikle, yansıtmak iddiasında olduğu şeyi çarpıtan bir anyana benziyor” fav. ypt.).
• insan bilimleri. Bu bilimlerin amacı, insan davranışını incelemektir. İnsan bilimlerinin ilk tanımlarından birini, W. Dilthey vermiştir. Dilthey şöyle der: “Tarihsel ve toplumsal gerçekliği inceleyen bilimlere insan bilimleri [...] ya da tinsel bilimler (Geisteswissenschaft) diyoruz” (Einleitung in die Geisteswissenschaften [Tinsel bilimlere giriş], 2).
Gusdorf da şunu söyler: “İnsan bilimi kavramı, XIX. yy.’da yaygınlaştı [...]. Yüzyıl başlangıcında, bütünselci ve dogmatik olan bu bilim [...], 1850-1860 yıllarında, yerini özelleşmiş bilim dallarına bıraktı [...]. Yüzyıl sonunda ise, tam anlamıyla bölümlere aynldı" (Introduction aux sciences humaines [insan bilimlerine giriş], 5, 3).
XX. yy.'ın ikinci yarısında, insan bilimlerinin alanı genişledi ve öteki bilimlere oranla iyice özelleşti. C. Lévi-Strauss bu konuda şöyle der: "Kabaca, toplumsal bilimlerin, bugünkü hukuk incelemelerini kapsayacağını [...] ve bunlara [...] ekonomi ve siyaset bilimleri ile bazı toplumbilim ve toplumsalruhbilim dallarının da katılacağını söyleyebiliriz, insan bilimleri ise, ta-rihöncesini, arkeolojiyi, tarihi, antropolojiyi, dilbilimi, felsefeyi, mantığı ve ruhbilimi kapsayacak” (Anthropologie structurale [Yapısal antropoloji], 2).
Araştırma alanlarının böylece özelleşmesi, örneğin Fransa’da, edebiyat fakültelerinin, edebiyat ve insan bilimleri fakültesine dönüştürülmesine yol açtı. Üniversitenin bu kararı, sözü geçen bilimlere bi-limkuramsal bir yer verme amacını güdüyordu. Nitekim Michel Foucault, matematik bilimleri; dil, yaşam ve malların üretimi
ve dağılımı bilimlerini; son olarak da fel- J sefi düşünme bilimlerini kapsayan ve bir s "bilimkuramsal üçyüzlü"yle görüntülenen | bir bilimler sınıflaması yaptı. Bu geomet- i rik şekilde, insan bilimleri, ötekilerin boş- | luklarında yer alıyordu. Foucault şöyle " der: "Bu bilimkuramsal üzyüzlünün yüzeylerinden ve boyutlarından hiçbirinde, insan bilimlerine yer bulamıyoruz. Ama sözkonusu sınıflamanın bu bilimleri kapsadığı da söylenebilir, çünkü bu bilimler [...] sözünü ettiğimiz bilgilerin arasında yerlerini bulurlar. Bu durum [...], insan bilimleri ile bütün öteki bilgi biçimleri arasında bir ilişki kuruyor [,..].Belki de, üç boyutlu bir uzay içinde böyle dağılıp gittikleri için, insan bilimlerinin [...] bilimsel alandaki yerinin saptanması bu kadar güçleşiyor (les Mots et les Choses [Sözcükler ve şeyler], 2,10). Foucault şunları da ekler: "İnsan bilimleri [...], yaşadığı, konuştuğu, ürettiği ölçüde insana hitap ediyor. [...] Bundan ötürü, insan bilimlerini, yaşama, çalışmaya ve dile ilişkin bilimlerin hemen yanı başına koyabiliriz” (ay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder